Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yavuz Adıgüzel

Yavuz Adıgüzel
@yavuzadiguzel
Layığıyla yaşamak pek meşakat.
Bilgi Teknolojileri
Antalya
Antalya
Şubat 2024 tarihinde katıldı
Uykum gelse de zıbarsam diye bekliyorum, Ya da dünyanın sonu.
Reklam
Uyanış
Toplamışım havarileri karşıma Umut dağıtıyorum her birine Karanlıklarımı gizliyorum, gözümde sahte parıltı İnanır gibi yaparlar, ağızlarında gizli bir perde Yürüyorum çizgilere dokunmadan İçimdeki peygamberi susturmaya çalışıyorum. Doğru şeyler düşlemek doğru gelmiyor artık. Çelmesine yenik düştüm bir kırkayağın. Artık hazırlanıyoruz. Elimizde mızrak, üstümüz çıplak. Bile bile göğüsleniyoruz bu yenilgiyi. Seve seve feda ediyoruz yaşanılacak tüm anları. Kör oldum sanıyorum, meğerse ölmüşüm. İçimi bir huzursuzluk kaplıyor. Üzülüyorum çünkü biter sanmıştım Buraya bile getirmişim düşlerimi. Yargılanıyorum fakat bir türlü karar verilemiyor hakkımda. Havarilerime bakıyorum hepsi çıplak, elleri boş, ağızları yok. İçimdeki peygamber gitmiş. Bu kaçıncı uyanış bu kaçıncı yalnız kalış?
Meşakkat
Layığıyla yaşamak pek meşakkat Taşınıyorum her daim Ben, para etmeyen birkaç eşya, bir de zihnim. Ben yaşlanıyorum, eşyalar eskiyor, zihnim aynı. Özür dilerim hayat, hakkını veremiyorum. Ve bir özür de senden bekliyorum. Çünkü layığıyla yaşamak pek meşakkat. Bir köşe yapıyorum kendime bir buçuk metre kare Mutlu olduğumu sanıyorum ama hemen fark ediyorum, dar geliyor. Çıkıyorum kendimden Savruluyorum insanlarla başka köşelere. Artık her yer dar geliyor bana. Ne bağırmak çare getiriyor ne de susmak. Özür dilerim ama, layığıyla yaşamak pek meşakkat.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zırh
Bugün, dünü aratıyor. Kalan güzel anılar bile yok artık sadece acı. Üstümdeki zırh benden ağır, adım atamıyorum. Uçabilsem hayran kalırdım kendime Ama biraz sonra hayıflanırdım "neden yürüyemiyorum?" diye. Yeni bir yer arıyorum. Sonu belli olan bir başlangıç için. Yazarım bunu da farklı cümlelerle.
kirpik
Bu mısraya başlamak ne kadar zor oldu bilsen. İlk defa bir şiiri günlere yayarak yazıyorum, farklı kağıtlara… Varsın işi bilmez desinler. Hakikaten de bilmiyorum galiba nasıl yazılısın, ucuz bir kağıda, tükenmiş bir kalemle. Tuhaf hisler var kirpiklerimde Kocaman bir duvar, görünmüyor kitaplardan. En sağ üst köşeden aşağı kadar şiir Tozlu olmayan tek raf Çıplak ayakların uzanmış sehpaya Seninle beş yıl sonra bir an düşlemek, huzur. Seni sevmek, normal. Kirpiklerimde böyle düşler var. Unutmuşum savrulurken bucaklara. Kazanmak için en çok çaba sarf ettiğim, Kaybetmekte bir saniye bile tereddüt etmediğim, güven… Kimseye besleyemedim seninle olana dek. Bir saniye bile kaybetmedim güvenimi, sana… Kimseye ait olmaya çalışmadım. Sen benim hak etmediğim, iyi olasılığımsın. Biliyorum, hep daha fazlasını isterim, insanım. Fakat sende kalmak isterim artık, huzurluyum.
Reklam
Kırlent
Gözümden akan yaş, Sakalıma varamadan kurudu. Birden fazla tenim var, dokunanın elinde kalan. Yüzü eskimiş ekoseli kırlent, Gel şöyle yamacıma işini yap diyorum. Tutup öğütler saydırıyor bana. Dinliyormuş gibi yapıyorum. Sırtım çekiyor, özlüyorum. Özlüyorum her şeyi. Belki arkada kalıyorlar ama özlemekten alıkoyamıyorum kendimi.
Mihnet
Arayışların sonu hüsranmış hep. “Mutlu olmak” derdi sarmış zihnimi, ayaklarımı. Bilememişim, öğrenmek istememişim. Saçları kısa, dudakları mutlu, kaburgaları kırık kadınlarda bulmuşum kendimi. Kırıntılar toplamışım gözlerinde. Mutluluk yazmak için almışım kalemi elime ama İflah olmam. Mihneti zevk edinmişim.
Korku
Biri geliyor Her şeyin gibi oluveriyor. Her anın gibi, öncesinde de var gibi. Unutturmuyor herşeyi ama Alıp götürüyor seni, kalbini Fakat o sırada, hep orada olanı unutuveriyorsun. Yazık oluyor. Sana, bana, bize… Söyleyeceklerim çok ama ifade edemiyorum. Kaybederim belki seni Belki sahip olurum sana İkisi de korkutuyor beni Temize çekebilsem yazdıklarımı Sana da söyleyeceğim Asıl, kendimi temize çekebilirsem bir gün eğer Hep seninle kalacağım.
Tat
Belki bir şiir yazmak lazım gelir, gözlerinde kaybolmak… Dudağındaki keskin kıvrımlarda savrulmak. Seni hissetmek lazım gelir, saçlarına dokunmak. Birlikte tedirgin olmak. Sen kalbimde, ben karşında. Sevmek mubah, sevilmek de öyle… Zararlıyım belki sana tamam ama… Seviyorsun sanki beni öyle. Bazen de "ne haddime" derim, sorarım kendime. "tadı olabilecek misin hayatının?" Tam da böyle konuşurken kendi kendime Gözlerin gelir aklıma. Kalem yazmaz, el tutmaz. Sadece sarılmak lazım gelir sana.
Bilirsin
Her ne kadar söylemesen de sevdiğini, Tutmasan da elimi sıkıca, anladım. Bir bakışın vardı kalbimin üst çaprazını düğümleyen. Bilmiyorum doğru mu tarif ettim, Çünkü bilirsin anatomim zayıftır. Şimdi sensizliği düşünmek ağır geliyor, sanki kaldıramayacakmışım gibi. Çünkü bilirsin omuriliğim kırık benim, şimdi birde kalbim cabası. Sevmediğim küçük bir hayatım vardı, küçük bir yerde. İp uzattın bana yaşamak için, sıkıca tutundum. Şimdi tekrar çekiyorum o ipi ama… Sonu geldi artık, boş. İyi ki varsın tabii ama, keşke yanımda olsan. Çünkü bilirsin, sensizlik yaramaz bana.
Reklam
Ayrılık
Biraz önce konuştuklarımı o kadar zordu ki söylemesi Ne şimdi gözlerine bakmaya yüzüm var ne de iki kelam etmeye canım. Sanki var senin söyleyeceklerin ama Suskunluğun konuşuyor bana acı acı. Şimdi gitmek var elde Kalmak daha ağır gelse de… Her yürüdüğümde sırtım çekecek seni. Dönüp umutsuz bir bakış atacağım, belki geliyorsundur diye. Gittiğim her sokakta gölgen olacak. Gittiğim her yerde kokunu arayacak ve bulamayacak olmak… Seninle öğrendim mutlu olmayı ve seninle öğrendim daimi mutluluğun olmadığını.
Kurak
İç Anadolu'da bir yer. Denizi yok, kurak. Kimse gitmez yazları. Alabildiğine düz, sararmış toprak. Tıpkı hayatım gibi. Kimse gitmez görmez ama bazıları mecburdur orada olmaya. Tıpkı kendimden kaçamamam gibi. Bazen kendimi Ege'ye, Akdeniz'e götürüyorum fakat, İçim hep Anadolu'da kurak bir yer.
Tutuk
Bitmeye yüz tutmuş sigarasının ucuyla, Paketinden yeni çıkardığı sigarasını yakan bir adam. Çakmağı yok yanında, istemeye de yüzü yok kimseden. Sigara da içmek istiyor ama…
Gidemiyorum
"seninle yaşamak istiyorum" a tekabül bakışın veyahut "seni seviyorum ama anlatacak eklime bulamıyorum" a denk gelen gözyaşım Eylül'ün ortaları, hava bulanık, kafam bir hayli karışık. Sanki bir şeyleri değiştirmenin tam zamanı. Tam zamanı değiştirmenin bir şeyleri fakat Ekim var, Kasım, Aralık… Hani gelemeyeceğini bilsem düşüncelerimin benimle birlikte Değiştireceğim kendimi, sığındığım yuvamı. Her seferinde, her başlangıçta, her kadında bu son şans desem bile kendime Hayretler içerisinde seyrediyorum kendimi düşüncemde. At vardır, avrat derler bir de silah Hiç biri yok bende. Derdimi anlatmaya harf yetmiyor, sayfa… Ne var dersen eğer Bir bakışların, bir bakışlarım.
ABAJUR
Bir abajur var karşımda, eli belinde Diğer elinde sigara, kızgın sanki bana Kendime bakıyorum dışarıdan Boynum kırık, el pençe divan. Aklımdan neler geçiyor bir bilseniz, Keşke bilseniz de kurtulsam bu gaileden. Bugün güneş doğmasaydı yahut sabah aldığım ilk nefesi veremeseydim Hesap soramayacaktı şu karşımdaki abajur, eli belinde. Hesabı ödeyemiyorum, bir hayli kabarık Annem hiç düşündü mü acaba? Biz bu çocuğun dünyada gözlerini açmasına vesile olduk ama, Hiç sormadık. İstiyor mu? Doğru zaman mı? Annemi tanıyorum, abajur yabancı. Annem: "Vardır bir hayır, sıkma yavrum canını." der. Abajur: " Hadi artık öde şu hesabı." Bu bir şiir değil, bende şair. Hani demem o ki… Abajur vicdanım olsun, ödeyemediğim hesapta hayatım. Annem, …annem…
İkindi
Omzun dokunurken koluma, Karşıdaki koca maviliğe bakarken bir ikindi vakti, Hapsoldum ben o ana. Hapsoldum dediğime bakma, ikindi en sevdiğim vakit. Ne gündüz ne gece, her şeyin tam ortasında. Bir şiir yazmak gerekse sanki ikindi vakti, senin yanında yazılırmış gibi. Göğsümdeki kafes dar geliyor tenin değince, çırpınıyorum bir ikindi vakti. Karşımda sonsuz deniz, yanımda sonsuz bir aşk. Ne yapsın bu garip, sonu olan adam? Sana, denize hapsolmaktan başka. İkindi vaktini çok severim sevgilim. Ama yanlış anlama, Sen yoksan eğer o ikindi vakti yanımda Karşımda sonsuz deniz de olsa bir ikindi vakti bu güzel havada İçim kasvetle dolar, düşüncemde sen olursun yanımda rüzgar. Yani diyeceğim o ki sevgilim… Pek zor iş bu ikindi vakti sensiz olmak.
Reklam
Şüphe
Enseme vuran soğuk rüzgar Belli aralıklarla gülümseyen güneş Şu karşıdaki rüzgar pervaneleri, ait değil sanki o tepelere Bir ip hayal ediyorum, çok dengesizim ama yürüyorum. Testere sesleri geliyor yakınlardan, galiba yine birkaç can alınıyor, can için. Kusursuz mu bilmiyorum ama, işliyor düzen. Bazen de umutla uyandırılmayı bekliyorum Yaşanılanlar gerçek değil sanki, insanlar da öyle. Hep bir şüphe duyuyorum, tuhaf fısıltılar işitiyorum. Duymak değil konuşmak istiyorum.