Miryam İçin
Yayıncının Girişi
Miryam İçin şiirindeki konuşmacı, torunlarına, "batı girdiğinden bu yana" yaşadığı deneyimleri anlatan yaşlı bir kadındır. Her kıtanın sonunda "Ben hâlâ benim" nakasau bulunmaktadır. Bu dizenin önemi, şiir ilerledikçe daha da iyi anlaşılacaktır. Şiiri okurken, konuşmacının, değişiklikler boyunca
aynı kalan olarak betimlediği şeyin ne olduğunu düşünün.
Metin
Çocuklar, neden korkuyorsunuz, neden yüz çeviriyorsunuz?
Bilmiyor muşunuz ki, bu kaba saba, pütür pütür eller,
kardeşlerinizi ana kamında alıp eğiten ellerdir!
İlk önce bu kırmızı gözler gördü sizi. Bu şişmiş ayaklar
yürüdü, su getirmek için, yıkanacak babanıza.
Bu zayıflayan bellek iyi çalışıyordu sayarken şilingleri,
göndermek için onu okula. Babanız anlatabilir bunu size.
Ben hâlâ benim.
Neden çekiniyorsunuz? Parmaklanm sert ve katılar
diye mi?
Sert, evet, tencereleri ateşten almak, sıcaktan çatlamış
evlekleri çapalamak, fasulyeleri temizlemek,
çocukları sert cezalandırmak, ama biçimlendirici,
dosdoğru,
hepsiyle ilgilenmek, sevgiyle. Gülüyor musunuz? Ne
zaman değişti ki bu?
Bilmiyorum. Ama şu bir gerçek ki, tas titriyor, iğne iplikten
çıkıyor.
Eklemler kütürdüyorlar. Yine de sizi okşuyorum.
Ben hâlâ benim.
Kendi kendine giyin, çocuk, Bak nasıl özenle örtüyorum
kendimi, bazen ateş sarıyor beni ve unutuyorum zamanı,
yeri,
ama doğrusu, ilk örtü bir şaşkınlıktı benim için,
utanıyorduk
yeni yürüdüğümüz yollarda. Ama biliyorduk kesin
yükümlülüklerimizi,
sonra neşeyle yürüdük, kurnaz, yükümlülüklerimizin
bilincinde, beklentiler içinde,
güldük yabancılara. Gülüyorsunuz ve gülüyorum ben de.
Ben hâlâ benim.
Irmağın aşağısındaki iğneci doktorlardan saklandık—
gülüyorsunuz, orada oturuşumu canlandırıyorsunuz
gözünüzde, tipik ben,
ağlayan bebeğiyle, sazlıkların arasında.
Doktorlar ve yardımcılan öfkeli. Ama caddeler ve pazar
öyle hızlı genişlediler ki, artık saklanacak yerimiz kalmadı.
Korkmaya gerek yok, yeter ki soğukkanlılığını korusun
ve dua etsin insan,
yatağı ve çarşafı birbirinden ayırsın. Artık beni tersyüz
edemezler.
Ben hâlâ benim.
Sorunlarımızı haykırdık, işittiğimiz azarla kaldık, bu
yüzden
İsa'ya yöneldik, kendimizi değiştirdik ve yeniledik.
Çubuk kırıldı ve inciler dağıldı,
çocuklar okullu oldu, yazılar iyice öğrenildi.
Yeni görevleri, yüzleri, gömütleri tanıyorum.
Ama kurtarıcı bile hâlâ aynı,
hâlâ sert, kurnaz, gülüyor. Beni kendime geri veriyor.
Ben hâlâ benim.
Bu bebek-yüz solgun, ama bakın çizgilere
tıpa tıp benziyorlar benim yüzüme. Bu okula gidecek,
şu da, biri ölür, biri kente yerleşir.
Bana söylemene gerek yok. Ben büyümedim mi,
dik merdivenlerden çıkmadım mi, devinen resimlerin
konuştuğunu gördüm,
oturarak yemek yedim, benim yöreme getirmedikleri tüm
aygıtları istedim.
Yaşlıyım, ama asla deli değilim,
ben hâlâ benim.
Babalarımızın Afrikası değişmedi,
yaşlılığın hâlâ bir değeri var mı? Bağlar aynı bağlar,
kan, korunmuş ve temelli, yeni yaşamı besliyor.
Damarlar gibi patikalar, caddelere dönüştürüldü.
Sessiz değiş tokuş, madeni paralarda kristalleşti,
Sabahın güneşle ışıyan tükürüğü, dudaklarımızda kurudu
Güç yerinde, Afrika Ana gülüyor,
ben hâlâ benim.
İyi bulduğumuz için eskiden açık olan şeyler,
şimdi sıkı sıkıya örtülüler. Göğüsler giysilerle,
Kan davaları sınır işaretleriyle, silahlar kınlarla,
babalık gizli bağlarla.
Kötü bulduğumuz için eskiden örtülü olan şeyler,
şimdi apaçık ortadalar. İstenmeyen bebekler,
çalıntı hayvanlar, bilgeler, kucağı kilitlemek. Büyücülük
sürse de
ben hâlâ benim.
Anımsayabilir misin, yerli Misawa'nın kulağa Jambo
denli yabana geldiği zamanları?
O zamanlar fasulyeyle besleniyorduk, tahılla ve sütle,
görüyorduk, düşlerimizin gerçeklik olduğunu.
Bana değişimden söz etmeyin, özgürlükten bile:
Değişimlerde benim de payım var, ve hoşnutum,
kurtuldum, özgürüm.
Dil ve canlılık sönmeye yüz tuttuğunda,
beden katılaşıp çürüdüğünde, neden korkarsın ki?
Ben hâlâ benim.
Marjorie Oludhe Macgoye