Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alev Coşkun

Alev CoşkunSamsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay yazarı
Yazar
9.1/10
97 Kişi
329
Okunma
27
Beğeni
3.767
Görüntülenme

En Eski Alev Coşkun Sözleri ve Alıntıları

En Eski Alev Coşkun sözleri ve alıntılarını, en eski Alev Coşkun kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tarih kitapları ciddidir. Ne de olsa yüzleri asıktır; güleç değildirler. Belgelere dayanıyorsa dipnot zorunludur. Ama dipnotlu kitap okumak zordur, zahmetlidir.
"İstanbul'un ufuklarından yükselen şeyler, yalnız düşman sesleri, düşman hareketleri, düşman bayrak ve süngüleriydi."
Reklam
"Ben her ne durum ve konumda bulunursam bulunayım doğru olduğuna inandığım ve gerekenlere söylemeyi ve ulaştırmayı memleketin esenliği gereği kabul ettiğim görüşlerime uymaktan kendimi alıkoyma gücünde değilim." Mustafa Kemal Atatürk
Ulusal bağımsızlık savaşımız genellikle, 19 Mayıs 1919 tarihinde başlatılır. Oysa Prof.Dr. Stanford J.Shaw “Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye” adlı iki ciltlik ve daha sonra yayımlanan İngilizce “From Empire to Republic” adlı 5 ciltlik eserinde, “Türk Bağımsızlık Savaşı”nın başlangıç tarihini Kasım 1918 olarak gösterir. Mustafa Kemal’in Mondros Ateşkesi’nden hemen sonra İstanbul hükümeti ile tartışma açması, Mondros Ateşkesi’nin koşullarına karşı çıkması, İskenderun limanına çıkacak olan İngiliz güçlerine engel olmak için silahla karşılık verilmesini emretmesi ve sonunda Ali Fuat Paşa ile görüşüp, ileriye dönük direniş örgütü kuruluşunun ilk önlemleri alması, “Türk Bağımsızlık Savaşı”nın tohumlarının atıldığını gösteriyordu.
Osmanlı İmparatorluğu, Ekim 1914’te âdeta sürüklenircesine girdiği I. Dünya Savaşı’ndan, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’yla ve çok büyük kayıplar vererek çıkabildi. Osmanlı orduları dört yıl süren bu zorlu savaşta, birbirinden çok uzak yerlerde Çanakkale, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin, Hicaz, Yemen, Süveyş Kanalı, Makedonya, Galiçya ve Romanya cephelerinde savaştı. Neden bu kadar çok cephede savaş!.. Çünkü Osmanlı hükümeti o sırada Almanların güdümündedir; amaç, Almanya’nın yararları için on bir ayrı yerde cephe açarak İngilizleri uğraştırmaktır…
Çanakkale’de yenilerek yüz geri edilen bu donanma işte şimdi, hiçbir engelle karşılaşmadan İstanbul’a gelip demirlemişti. Düşman gemileri arasından boynu bükük geçen 37 yaşındaki genç Mustafa Kemal’in ruhunda yaşadığı fırtınalar… İşte, boynu bükük Mustafa Kemal’in bu acı tablo karşısında dışavuran duygularını yansıtan üç kelime… Geldikleri gibi giderler!
Reklam
Mustafa Kemal'in Pera Palas Otelin'de kaldığı günlerde, İngiliz işgal güçlerinin üst düzey subayları da aynı otelde kalıyorlardı. Bir gün İngiliz işgal güçleri karargahında tercüman olarak çalışan bir Türk subayı Sedat Rıza Bey Atatürk'ün yakını Dr. Rasim Ferit Bey'e bir İngiliz generalinin Mustafa Kemal'le görüşmek istediğini söyledi ve bu
Mustafa Kemal’in Pera Palas’ta kaldığı ilk günlerde diğer bir grup İngiliz generali ile de bir ilişki olasılığı doğdu, ancak bu kez durum biraz değişikti. Mustafa Kemal o gece Pera Palas’ın restoranında masasında tek başına akşam yemeğini yemiş tam kahvesini ısmarlamak üzereyken, şef garson yanına geldi. – Affedersiniz paşa hazretleri, biraz ötede İngiliz generalleri oturuyorlar. Sizi masalarına davet ediyorlar. Masamıza buyursun kahvemizi birlikte içelim diyorlar. Mustafa Kemal’in yanıtı şöyle oldu: – Onlara söyle, bizim geleneklerimize göre daveti ev sahipleri yapar. Onlar şimdi her ne kadar işgal kuvvetleri komutanları olsalar da bu ülkede yine misafirdirler. Burada ev sahibi benim. Geleneklerimize uysunlar, gelsinler ev sahibinin masasında, benim davetlim olarak kahvelerini içsinler, dedi. Mustafa Kemal’in bu sözlerini şef garson olduğu gibi İngiliz generallere aktardı. Generaller bu yanıt karşısında masalarında oturup kaldılar.
Ahmet İzzet Paşa oluşturacağı hükümette bana Harbiye Nezaretini versin diye Adana'dan telgraf çektim. Kendisi bunu mansıp ( makam, mevki) hırsı olarak yorumlamış. Oysa ben adamlarımızı biliyordum. Orada memlekete yapılacak hizmeti en büyük yetkiyle ancak ben yapabilirdim. Eğer ben o hükümette bulunsaydım daha işi İstanbul'un eşiğinde iken çözerdim.
Bayur: -İstediğiniz olsaydı ne yapardınız? Diye sordu. Atatürk’ün yanıtı açık ve kesindir. “Pâdişah ve hükümeti alıp Anadolu’ya çekilir, mütareke (bırakışma) ve barış görüşmelerini oradan idare ederdim,” demişti. Mustafa Kemal’in gerek 1920 Nisan ayı başlarında Yunus Nadi ile gerekse daha sonra Yusuf Hikmet Bayur’la yaptığı konuşmalardan çıkan sonuç şudur: * Mustafa Kemal I. Dünya Savaşı galiplerinin sâdece İstanbul’u değil tüm yurdu işgal edeceklerini biliyordu ve görüyordu. * Önlemleri baştan almak istiyordu. * Savaş bakanı olarak işgallere kesin karşı durmak ve boyun eğmeden müzakere yapmak stratejisini izlemek istiyordu. * Tüm bu önlemler başarılı olamazsa padişahı Anadolu’ya geçirmek ve ulusal savaşı padişahla birlikte başlatmak istiyordu.
Reklam
Atatürk’ün Anadolu’daki girişimlerini engellemek için 12 Ocak 1920’de son Osmanlı mebusan meclisi İstanbul’da yeniden toplantıya çağırıldı. Bu meclise Hakkari milletvekili sıfatıyla katılmak için Ankara’dan İstanbul’a gelen Mazhar Müfit Bey hiç de beklemediği halde, bir gün Vahdettin tarafından saraya davet edildi. Kuşkusuz padişah, eski Bitlik
Atatürk hakkında tartışmalı Bozkurt adlı kitabıyla tanınan İngiliz yazar Armstrong bile bakınız o günlerin İstanbul’unu nasıl anlatıyor: “Mustafa Kemal İstanbul’a vardığında, İngiliz savaş gemileri Boğaz’daydı; payitaht, Çanakkale Boğazı ve Türkiye’nin bütün elverişli mevkileri baştan aşağı İngiliz birliklerince ele geçirilmişti. Fransız birlikleri, kentin İstanbul yakasında, Fransa’nın Senegalli ve zenci birlikleriyse Galata’daydılar. İtalyan birlikleri Pera’yı ve demiryollarını tutmuşlardı. Müttefik subayları polisi, jandarmayı, limanı denetliyor, kentlerdeki istihkamların (siperlerin) boşaltılıp silahtan arındırılmasına ve ordunun terhisine öncülük ediyorlardı.” Bir yanda bağımsızlık mücadelesini yürütenleri bütün kalbi ve benliğiyle destekleyenler; öte yanda evlerini, gönüllerini, yataklarını, her şeylerini işgal kuvvetlerine açarak onlarla iyi geçinmek ve karşılığında yarar sağlamak için bin bir kez takla atıp yuvarlanan insanların bir arada yaşadığı İstanbul…
Mütareke İstanbul’una beş görüş egemendi. Birincisi, İngiltere’nin Osmanlı’ya barış getireceğine inananlar ve bu nedenle her noktada İngiltere ile birlikte olmayı isteyenler. İkincisi, Amerika’nın manda yönetimini kabul ederek, Osmanlı devletinin varlığını sürdürmesini isteyenler. Üçüncüsü, bütün kaderini padişaha bağlayanlar, onun verdiği kararın en doğru olduğunu kabul edip Tanrı buyruğuna inanır gibi ona bağlılık ve sadakatle boyun eğerek bekleyenler. Dördüncüsü, olup bitenlere önem vermeden işgal güçlerinin İstanbul’a gelişini gerek Osmanlı devleti, gerekse halk için büyük bir şans ve başarı olarak görenler, gününü gün edenler, eğlenenler, keselerini ve kasalarını dolduranlar… Beşincisi, bağımsızlık mücadelesinden yana olan ulusalcılar…
Mütareke İstanbul’unu bir de, bir yabancıdan dinleyelim: İngiliz yazar Lord Kinross, İstanbul’un o günlerini şöyle anlatır: “İstanbul, İtilaf devletlerinin himayesi altında üzgün, umutsuz ve felaket duygusunun ağırlığı altında ezilmiş gibiydi. Herkes, şimdi artık bize istediklerini yaparlar korkusu içindeydi. Soğuk, karanlık bir kış başlamıştı. Kömür yoktu. …Vurgunculuk almış yürümüştü; para değerini kaybetmiş, yiyecek fiyatları aşırı derecede yükselmişti. Türkler evlerine kapanmış, kendi kendilerinin gölgesi gibi, ancak-o da ateş pahasına-ekmek almak için dışarı çıkıyorlardı.”
Ali Kemal: “Padişaha sadakatle bağlı Anadolu halkı, Mustafa Kemal denilen şakiye (soyguncuya) haddini bildirecektir.” (20 Nisan 1920, Peyam-I Sabah) Ali Kemal: “İki vatanımız var, biri asıl vatanımız, öteki Fransa.” (16 Kasım 1920) Refi Cevat: “İngilizleri bekliyoruz. Türkler kendi güçleriyle adam olamaz. İngilizler elimizden tutarak bizi kurtaracak.” (16 Nisan 1920, Alemdar) İşbirlikçi basına göre Mustafa Kemal ve arkadaşları Rumlardan, Ermenilerden daha tehlikeli düşmanlardı. Onlar, soyan, yıkan, katleden çeteler kuruyorlardı. Onlara göre “milli ordu” hazırlamak kötülerin en kötüsü bir işti.
465 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.