Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alev Coşkun

Alev CoşkunSamsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay yazarı
Yazar
9.1/10
97 Kişi
329
Okunma
27
Beğeni
3.822
Görüntülenme

En Eski Alev Coşkun Gönderileri

En Eski Alev Coşkun kitaplarını, en eski Alev Coşkun sözleri ve alıntılarını, en eski Alev Coşkun yazarlarını, en eski Alev Coşkun yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
480 syf.
7/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Mustafa Kemal'in Kasım 1918'de geldiği işgal altındaki İstanbul'da, Mayıs 1919'da Samsun'a çıkana kadarki yaptıklarını, siyasi çalışmalarını, propaganda faaliyetlerini anlatan belki de piyasadaki tek kitap. İstiklâl Savaşı'nın "hazırlık çalışması" olan bu 6 ay'ı incelemeden sonuca nasıl ulaşıldığı konusu eksik kalacaktır.
Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay
Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 AyAlev Coşkun · Cumhuriyet Kitapları · 2011148 okunma
Tarih kitapları ciddidir. Ne de olsa yüzleri asıktır; güleç değildirler. Belgelere dayanıyorsa dipnot zorunludur. Ama dipnotlu kitap okumak zordur, zahmetlidir.
Reklam
"İstanbul'un ufuklarından yükselen şeyler, yalnız düşman sesleri, düşman hareketleri, düşman bayrak ve süngüleriydi."
"Ben her ne durum ve konumda bulunursam bulunayım doğru olduğuna inandığım ve gerekenlere söylemeyi ve ulaştırmayı memleketin esenliği gereği kabul ettiğim görüşlerime uymaktan kendimi alıkoyma gücünde değilim." Mustafa Kemal Atatürk
Ulusal bağımsızlık savaşımız genellikle, 19 Mayıs 1919 tarihinde başlatılır. Oysa Prof.Dr. Stanford J.Shaw “Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye” adlı iki ciltlik ve daha sonra yayımlanan İngilizce “From Empire to Republic” adlı 5 ciltlik eserinde, “Türk Bağımsızlık Savaşı”nın başlangıç tarihini Kasım 1918 olarak gösterir. Mustafa Kemal’in Mondros Ateşkesi’nden hemen sonra İstanbul hükümeti ile tartışma açması, Mondros Ateşkesi’nin koşullarına karşı çıkması, İskenderun limanına çıkacak olan İngiliz güçlerine engel olmak için silahla karşılık verilmesini emretmesi ve sonunda Ali Fuat Paşa ile görüşüp, ileriye dönük direniş örgütü kuruluşunun ilk önlemleri alması, “Türk Bağımsızlık Savaşı”nın tohumlarının atıldığını gösteriyordu.
Osmanlı İmparatorluğu, Ekim 1914’te âdeta sürüklenircesine girdiği I. Dünya Savaşı’ndan, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’yla ve çok büyük kayıplar vererek çıkabildi. Osmanlı orduları dört yıl süren bu zorlu savaşta, birbirinden çok uzak yerlerde Çanakkale, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin, Hicaz, Yemen, Süveyş Kanalı, Makedonya, Galiçya ve Romanya cephelerinde savaştı. Neden bu kadar çok cephede savaş!.. Çünkü Osmanlı hükümeti o sırada Almanların güdümündedir; amaç, Almanya’nın yararları için on bir ayrı yerde cephe açarak İngilizleri uğraştırmaktır…
Reklam
Çanakkale’de yenilerek yüz geri edilen bu donanma işte şimdi, hiçbir engelle karşılaşmadan İstanbul’a gelip demirlemişti. Düşman gemileri arasından boynu bükük geçen 37 yaşındaki genç Mustafa Kemal’in ruhunda yaşadığı fırtınalar… İşte, boynu bükük Mustafa Kemal’in bu acı tablo karşısında dışavuran duygularını yansıtan üç kelime… Geldikleri gibi giderler!
Mustafa Kemal'in Pera Palas Otelin'de kaldığı günlerde, İngiliz işgal güçlerinin üst düzey subayları da aynı otelde kalıyorlardı. Bir gün İngiliz işgal güçleri karargahında tercüman olarak çalışan bir Türk subayı Sedat Rıza Bey Atatürk'ün yakını Dr. Rasim Ferit Bey'e bir İngiliz generalinin Mustafa Kemal'le görüşmek istediğini söyledi ve bu
Mustafa Kemal’in Pera Palas’ta kaldığı ilk günlerde diğer bir grup İngiliz generali ile de bir ilişki olasılığı doğdu, ancak bu kez durum biraz değişikti. Mustafa Kemal o gece Pera Palas’ın restoranında masasında tek başına akşam yemeğini yemiş tam kahvesini ısmarlamak üzereyken, şef garson yanına geldi. – Affedersiniz paşa hazretleri, biraz ötede İngiliz generalleri oturuyorlar. Sizi masalarına davet ediyorlar. Masamıza buyursun kahvemizi birlikte içelim diyorlar. Mustafa Kemal’in yanıtı şöyle oldu: – Onlara söyle, bizim geleneklerimize göre daveti ev sahipleri yapar. Onlar şimdi her ne kadar işgal kuvvetleri komutanları olsalar da bu ülkede yine misafirdirler. Burada ev sahibi benim. Geleneklerimize uysunlar, gelsinler ev sahibinin masasında, benim davetlim olarak kahvelerini içsinler, dedi. Mustafa Kemal’in bu sözlerini şef garson olduğu gibi İngiliz generallere aktardı. Generaller bu yanıt karşısında masalarında oturup kaldılar.
Ahmet İzzet Paşa oluşturacağı hükümette bana Harbiye Nezaretini versin diye Adana'dan telgraf çektim. Kendisi bunu mansıp ( makam, mevki) hırsı olarak yorumlamış. Oysa ben adamlarımızı biliyordum. Orada memlekete yapılacak hizmeti en büyük yetkiyle ancak ben yapabilirdim. Eğer ben o hükümette bulunsaydım daha işi İstanbul'un eşiğinde iken çözerdim.
499 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.