Arthur Rimbaud'un enfes eseri...
On yedi yaşında başladığı şiir hayatını henüz yirmi bir yaşındayken sonladırmıştır. (Rimbaud şiiri bırakmadı, sözün simyasını keşfetti, şiiri tamamladı ve sessizliğe erişti). Bu kısacık zaman diliminde Rimbaud Fransız şiirini ve Dünya Edebiyatını tepetaklak etmiştir. Ortaokulda yazmış olduğu Latince şiirlerden ötürü birçok ödül almıştır. Baudelaire onun için şiir'in tanrısı demiştir. şiirin bütün geleneklerini, yapısal ve zihinsel düzenini parçalayıp altüst etti. Düzyazı şiirleriyle yarattığı dil, günümüz modern şiirinin yazınsal temellerini oluşturdu. Yerine getirdiği modern şiir anlayışı kendinden sonra gelen şairleri etkiledi. Diğer bir Fransız şairi olan ''Paul Verlaine'' ile yaşadığı eşcinsel aşk, Paris komününe duyduğu yakınlık (hatta kısa bir katılım) sürecinin ardından edebiyattan da elini eteğini çekerek Fransız sömürgesindeki Afrika ülkelerinde kendini ticarete vermiş tarihin ilk liboşlarından da biri olmuştur. Rimbaud'un şiirde ulaştığı yükseklik şiirin son sınırları olarak kabul edilir. Sevgiye olan açlığı, bir vücutta nefrete dönüşmüş, hayatın intikamını kendi bedeninden almış, kendi krallığında dinini salt özgürlük olarak seçmiş ve yaşamış yalnız bir kişi... ve bu nefretini yazınsal anlamda sert bir estetiğe dönüştürebilmiş bir yitik deha...