Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Barış Kılınç

Barış KılınçMichael Haneke Filmleri yazarı
Yazar
6.5/10
6 Kişi
21
Okunma
1
Beğeni
1.227
Görüntülenme

Barış Kılınç Gönderileri

Barış Kılınç kitaplarını, Barış Kılınç sözleri ve alıntılarını, Barış Kılınç yazarlarını, Barış Kılınç yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Pozitivist sansür, sanata olduğu kadar toplumsal alanın bilgiden arındırılmış özel bir bölgesi olan resmi tapınmaya da seve seve göz yumarken; bilgi olma iddiası taşısa hiçbir yadsımaya izin vermez. Düşünmenin fiili olanı yönlendirmekten uzaklaşması, yani varoluşun büyü çemberinin dışına atılan her adım bilimsel zihniyete göre delilik ve özyıkım demektir; tıpkı ruhlara yakarmak için çizdiği büyü çemberinin dışına çıkmanın ilkel büyücünün gözünde de delilik ve özyıkım olması gibi.” (Adorno ve Horkheimer, 2010: 46)
Delilik??
İnsanlığı, ölülerini gömebileceği kadar insanı bile bir araya getiremeyecek duruma düşüren rasyonalitenin, bu ayini dahi uzmanlara havale etmesi karşısında, “hepimize tarihsel sistemimizin bir gün, herkesin yeterli imkânlardan yararlanacağı ve hiç kimsenin başkalarının sahip olmadığı imtiyazlara sahip olmayacağı bir toplumsal düzen kurmayı vaat etmesi” (Wallerstein, 2003: 154) ne kadar gerçekçidir? Bu soruya cevap bulamadığı, bulmak istemediği ya da bulmakta geciktiği içindir ki sanat, bilimin alternatifi haline gelmiştir ama modern bilim onu ‘edebiyat’ diye küçümserken, kendi büyüsünün dışına çıkan sanatçıyı da deli olarak ilan etme eğilimindedir:
Reklam
herhangi bir şirket sahibini iflasa sürükleyen herhangi bir ekonomik kriz, Raskalnikov’u baltayla yaşlı bir kadını parçalatan ruhsal bunalım karşısında oldukça önemsiz kalır. Lukács, bu bunalıma neden olarak, sınıfsal yükselişi mümkün kılan Napolyon idealinin çöküşü karşısında insanın iç dünyasına dönüşünü ve orada karşılaştığı derin boşluğu gösterir (Lukács, 2012: 101-120). Belki de sorun gerçekten bu boşluktur: orta sınıfın bütün insanlığa armağan ettiği ve Adorno’nun ve Horkheimer’in söylediği gibi onu deneyim yoksunu hale getiren rasyonalitenin yarattığı boşluk; Freud’un ‘Uygarlığın Huzurluğu’nda sözünü ettiği bireysel ve toplumsal ‘kaçıklığa’ neden rasyonalitenin yarattığı boşluk.
Yarattıkları düzeni kontrol edemez hale gelen orta sınıfın, üretim biçiminin koşullandırdığı ilişkilerin gerekliliklerini yerine getirmemesi durumunda karşılaşacağı sistemin dışına itilme cezası; Madam Bovary’yi intihara sürükleyen insani yoksunluklar karşısında hiçbir şey değildir.
“orta sınıfın aristokrasiye vurduğu darbelerin aynısını işçi sınıfından yiyeceğini” (Marx, 2008: 89) söyler.
Büyük Britanya’da Deliliğin Artışı
“Genel olarak söylemek gerekirse; İngiltere’de, ıslahhanelerin deli koğuşlarının yanında bir kadının yatak odası gibi durmayacak pek az ağır vardır ve ağırdaki dört ayaklıların gördüğü muamele, yoksul akıl hastalarının gördüğüne kıyasla, duygusal bir aşk ilişkisi gibi kalır.” (Marx, 2008: 96).
Reklam
Engels’in Goethe üzerine söylediği sözler
Almanya’nın sefaletini yenmeye Goethe’nin bile gücü yetmemiştir; tam tersine kendi yenilmiştir buna ve Almanların en büyüğünün bu sefalete yenilmesi, bu sefaletin içten fethedilemeyeceğinin en büyük kanıtıdır... Mizacı, enerjisi, bütün manevi eğilimi, onu pratik hayata yöneltiyordu, karşılaştığı pratik hayatta sefildi. Nefret etmesi gereken bir çevrede yaşaması ve bu çevrenin, içinde hareket edebileceği, bağlandığı biricik çevre olması ikilemi, işte Goethe hep bu ikilem içinde bulmuştur kendini, yaşlandıkça da bu güçlü şair savaş yorgunu olarak önemsiz Weimar bakanlığı ardına çekmiştir kendini.” (Marx, Engels ve Lenin, 2006: 173, 174)
Özgürlük,Eşitlik, horlanmış halk
“Özgürlük faydasızdır, eğer gözlerimizin içine bakmaya, yemeye, içmeye ve bizimle yatmaya cesaretiniz yoksa” (“Nostalji”,1983) der, Tarkosvki’nin delisi
“...ama ne yıldızlı bir geceydi bu! Bugün bana öyle geliyor ki, bulanık, geçici bir alacakaranlık içinde yaşıyoruz. Geceyi aydınlatan o yıldızlar kararmış ve çoğu yerde gözden kaybolmuş ama güneş de doğmamış. Yani bir evrensel anlayış ve mutluluk güneşinin nerdeyse doğacağı sık sık bildirildi. Oysa gerçekler bu haberi doğrulamadı. Bu haberin gerçekleşmesi yolunda herhangi bir belirti varsa, bu sabahları gün doğmadan önce kendini hissettiren soğuktan başka bir şey değildir.” (Akt. Nutku, 2001: 101)
“Siz sağlıklı olanlar! Sağlığınız ne anlama gelir? İnsanoğlunun bütün gözleri, içine daldığımız çukura bakıyor... Dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler, sözüm ona sağlıklı olanlardır... Deli bir adam sizden utanmanızı söylüyorsa ne biçim bir dünyadır burası”
Reklam
Ve toplum kendi düzeni devam etsin diye, düzenin rasyonalitesi üzerine söz söyleyenleri, tıpkı Van Gogh’a yaptığı gibi deli olarak ilan edip, söylenenleri boşa çıkarmanın rasyonel yollarını da bulur. Yine de bağırmaya devam eden, ‘çürümüş’ düzenin işleyişi hakkında söz söyleyenler hep vardır
Şimdiki hayat eski adilik, anarşi, düzensizlik, sayıklama, bozukluk, kronik delilik, burjuva durgunluk, ruhsal çarpıklık (çünkü insan değil de dünya bir anormal olmuştur), istenmiş namussuzluk ve çarpıcı yalancı sofuluk, soylu her şeyin pis aşağılanması, bütünüyle, ilkel bir haksızlığın gerçekleşmesi üstüne kurulu bir düzenin talebi sonunda örgütlü cinayet atmosferi içinde kendini korumaktadır” (Artaud, 1991: 7) Antonin Artaud’a göre
80 syf.
8/10 puan verdi
En sevdiğim yönetmenlerden birinin filmlerine eleştirel bakış
Kitabı genel olarak beğendim. Tek eksiği Haneke filmlerinin analizinden çok uygarlık ve modern cemiyet konusuna daha çok rastlanması. Bir kaç çok sevdiğim filmiyle ilgili çok az bilgi verilmiş. Daha kapsamlı olmasını isterdim ama fena değildi.
Michael Haneke Filmleri
Michael Haneke FilmleriBarış Kılınç · Literatürk Academia · 201421 okunma
100 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.