Kitabın beni etkilemeyeceğini düşünmekle çok hata yapmışım. İlk 300 sayfada nedense bir macera okuyormuşum gibi hissettim, ama şu son 100 sayfa.. Savaşın ve toplama kampının tüm dehşetini sayfa sayfa okudum ve kendimi orada hissettim. Kitabın bu kısmı olan biteni daha iyi anlatır:
"Bilmiyorum, Dita. Tanrı'nın yaptıklarını sorgulamak günahtır."
"O halde ben günahkarın tekiyim."
"Öyle deme! Tanrı seni cezalandıracak!"
"Daha da mı?"
"Cehenneme gidersin."
"Saf saf konuşma, Margit. Zaten cehennemdeyiz."
Kitap bittiğinde gözyaşlarıma hakim olamadım. Zira duygulanmamak mümkün değil. Kitapta yazıldığı üzere:
Bir insan güzellik karşısında duygulanmazsa, gözlerini kapatıp hayal gücünün çarklarını döndürmezse, soru soramazsa, cehaletinin sınırlarını kavrayamazsa bir kadın ya da erkek olabilir ancak insan değildir; onu somondan, zebradan ya da misk öküzünden ayırt eden bir şey yoktur.
Bu kitap çelişkili düşüncelerimi daha da artırdı.. Bunları yaşayan bir halk Gazzede bugün yapılanları nasıl yapa biliyor?... Garip.. kesinlikle kaliteli bir kitap, iyi okumalar.