İnsanoğlunu en çok korkutan şey Bilinmeyen'dir. Bu Bilinmeyen, aykırı bile olsa teşhir edilir edilmez İnsanoğlu kendini güvende hisseder. Ama "bilmemek" onun halaygücü sürecini tetikler. Bunun üzerine herkesin kendi iç şeytanı, "içindeki en kötü" ortaya çıkar. Ve koyu karanlıklara korkusuzca meydan okuduğunu sanan insanoğlu kendi bilinçaltının tuhaf canavarlarıyla karşı karşıya kalır. Halbuki insan zihni tanımlanmamış yeni bir fenomenle karşılaştığında en üst düzeyde çalışır. Dikkatlidir. Uyanıktır. Korkuyu bastırmak için, bütün duyumsal melekelerini kullanarak anlamaya çalışır. Kendinde daha önceden hayalini bile kurmadığı yetenekler keşfeder. Bilinmeyen onu hem canlandırır hem de büyüler. Ondan ödü patlar ama beyni bu duruma adapte olabilmek için çözüm bulmayı becerebilecek mi diye bir taraftan da umut içinde bekler. Bir şeyin adı olmadığında, insanlığa meydan okuyacak güce sahiptir.
Edmond Wells,
Mutlak ve İzafi Bilgiler Ansiklopedisi, V. Cilt
-Kullanılmayan kas körelir. Oysa cesaret bir kastır, bağımsızlık bir kastır, hırs bir kastır.
-Baba, sen bana: "Bana itaat et, özgür ol" dedin. Ama bu iki mefhum birbiriyle çelişiyor.
"Olympos'ta bilmeceleri çok severiz. İşte size bir tanesi:
Her şeyi mideye indirir,
Kuşları, hayvanları, ağaçları, çiçekleri,
Demiri kemirir, çeliği ısırır,
Sert kayaları toza çevirir,
Kralları ölüme yollar, şehirleri yakıp yıkar,
Ve en yüksek dağları tuzla buz eder.
"O kimdir?
"Kimsenin bir fikri yok mu?"
Çıt çıkmıyor. Bunun üzerine, içini çeker gibi söylüyor:
"Zaman."
Ayağa kalkıyor ve tahtaya "Kronos" yazıyor.
"Ben Kronos, Zaman Tanrısı."
Savaşın Tanrılar için bir gösteri olduğu su götürmüyor, zira büyük çoğunluğumuz büyüteçlerimizi savaş meydanlarına çevirmişiz. Kısa süre sonra, neden ve neye karşı mücadele ettiklerini bile bilmeden, savaşan tarafları incelerken buluyoruz kendimizi.