Ondan sessizlik istendiğinde dilsizdir, konuşturmak istersen eğer bir hatip olur. Kitap sayesinde, bir ay içinde, bir uzmanın ağzından bir yaşam boyu öğrenemeyeceğin kadar şey öğrenirsin ve bu yüzden bilgiye borçlanmış olmazsın. Kitap seni iğrenç insanlarla düşüp kalkmaktan ve aptal, anlayışsız insanlarla ilişki kurmaktan kurtarır .Gece gündüz, hem yolculuklarında, hem yerleşik bir yaşam sürerken itaat eder sana. Gözden düşersen eğer, kitap sana gene hizmet etmeye devam edebilir. Sana doğru ters rüzgarlı etmeye başlarsa, kitap sırtını dönmez. Öyle bir zaman gelir ki kitap yazarından üstün olur..
Zamanın etkisini silerseniz, gelinen noktaya nasıl gelindiğini anlayamazsınız, diye sürdürdü konuşmasını Mösyö Ruche. Bir kitap okuyorsunuz ve sonunu öğrenmek için bölümleri atlıyorsunuz. Nasıl oldu da şöyle ya da böyle gelişti olaylar, tarih budur işte.
Bir şeyin var olduğundan emin olmak için onu göstermek yeterlidir. Ama yoksa, o zaman? Yokluğu göstermek zordur! O zaman? Bir şeyin var olmadığını göstermenin tek yolu onun VAR OLAMAYACAĞINI kanıtlamaktır. Yani söz konusu şeyi bulma yetersizliğinden bu şeyin var olmadığı kesinliğine geçmektir. Bu geçişin bedeli yüksektir, bir tanıtlama gerektirir. Olanaksızlığın tanıtlanması!
Yunan düşünürlerinin birçoğuna göre sayılar “iki” den başlıyordu. Onlara göre bir vardı... ve öteki sayılar.
Bir, yaşamdan söz eder, nicelikten değil, derdi Yunanlılar. Çokluk sayıların yetkisi içindedir: “Olan, birdir”. Felsefe bu!