İmam’ın adı geçen
sahabeden rivayet ettiği hadis şöyledir. “Çocuğu olmayan kimseye Peygamber Efendimiz çok
sadaka vermesini ve istiğfar etmesini emretti. O
kimse de öyle yaptı. Dokuz erkek çocuğu oldu.”
Mecûsiler Ebû Hanîfe
Hazretleri’ne;
“Ya İmam, görmediğin Allah’a nasıl ibâdet
ediyorsun” diye sordular.
İmam-ı A’zam Ebû Hanife Hazretleri onlara
her şeyi çok basit bir üslûpla anlattı:
“Deniz içindeki bir vapurun, yüzlerce dalga
arasında rahatlıkla bir sahile doğru gittiğini, bu dalgaların onun istikametini değiştirmediğini
görseniz, bu ustaca yüzdürülen vapuru, bu
deryada yüzdüren ve fevkalâde bir maharetle
onu idare eden bir zatın yani kaptanın var
olduğunda tereddüt eder misiniz?” deyince onlar
hepsi birden “hayır” dediler.
İmam-ı A’zam
bunun üzerine:
“Öyle ise; şu yıldızlar, şu koca kâinat, şu küre-
i arz âdeta bir denizin içinde, hem de ahengi
bozulmadan yüzüyor; bunun kendi kendine
olmasına nasıl ihtimal verebiliyorsunuz?” diye
sordu.
O halde bu yıldızların, bütün âlemlerin, seyrini
idâre eden onları düzen içinde yürüten büyük bir
kaptan vardır. Bunun üzerine Mecûsiler,
“Lâ
ilâhe illallah, Muhammedün Rasûlullah.”
dediler.
İmam Şafii’nin, “İnsanlar, fıkıhta Ebû
Hanîfe’nin çocuklarıdır” dediği İmam-ı A’zam,
küçük yaştan itibaren çok iyi bir tahsil görmüş,
zamanının ileri gelen üstadlarından hadis
dinlemiş ve fıkıh meselelerini öğrenmiştir.