Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Henry Kissinger

Henry KissingerDiplomasi yazarı
Yazar
8.6/10
157 Kişi
691
Okunma
111
Beğeni
11,7bin
Görüntülenme

Henry Kissinger Sözleri ve Alıntıları

Henry Kissinger sözleri ve alıntılarını, Henry Kissinger kitap alıntılarını, Henry Kissinger en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kardinal Richelieu
Kişisel hedefi günahlarından kurtulmak olabilirdi, ama bir devlet adamı olarak, kefareti ödenecek ebedi bir ruhu bulunmayan siyasi bir kurumdan sorumluydu. “İnsan ölümsüzdür, günahlarından kurtuluşu öbür dünyadadır.” diyordu. “Devletin ise ölümsüzlüğü yoktur, kurtuluşu ya şimdidedir, ya hiçbir zaman.”
Amerika’nın uluslararası politika deneyimi, inancın deneyime karşı bir zaferi olmuştur. Amerika 1917’de dünya politikası arenasına adım attığından beri güç bakımından o kadar ağırlığını hissettirmiş ve ideallerinin doğruluğuna o kadar inanmıştır ki, Milletler Cemiyeti ve Briand-Kellogg Paktı’ndan, Birleşmiş Milletler Antlaşması ve Helsinki Nihai Senedi’ne kadar bu yüzyılın başlıca uluslararası anlaşmaları, Amerikan değerlerinin hayata geçirilmesi niteliğindedir. Sovyet komünizminin çöküşü ise, Amerikan ideallerinin entelektüel haklılığını doğrulamış ve Amerika’yı tarihi boyunca yüz yüze gelmekten kaçındığı türde bir dünya ile karşı karşıya getirmiştir. Ortaya çıkan uluslararası düzende, milliyetçilik yeni bir hayat bulmuştur. Uluslar, yüksek ilkeler yerine, daha sık olarak kendi çıkarlarının takipçisi olmuşlar ve işbirliği yapmak yerine daha çok rekabet yolunu seçmişlerdir.
Sayfa 12
Reklam
18.yy başlarında Britanya'nın büyük bir deniz gücü olarak yükselişi, güç dengesi olgularının bir sisteme dönüştürülmesini mümkün kıldı. Denizlerin kontrolünü elinde tutması, Britanya'nın kıtada güç dengesinin arabulucusu, hatta Avrupa'nın güç dengesinin garantörü olmasına ve müdahalesinin zamanlamasını ve boyutunu seçebilmesine olanak tanıyordu. Kıda'da zayıf tarafı güçlüye karşı destekleyebilecek, tek bir ülkenin Avrupa'da hegemonya kurmasını ve böylece kıta'nın kaynaklarını Britanya'nın denizlerdeki kontrolüne meydan okuyacak şekilde seferber etmesini engelleyecekti. I. Dünya Savaşı'nın başlamasına dek İngiltere, dengenin belirleyicisi oldu. İleride tartışılacağı üzere, bu ilkelerin birçoğu, Amerika'nın çağdaş dünyada üstlendiği rol için de geçerlidir.
Sayfa 44 - Boyner yayınlarıKitabı okudu
Fran-sa-Prusya Savaşı’ndan yüzyıl sonra, güçlü bir Almanya, Fransa’nın korkulu rüyası olarak kalmıştır. Fransa, korktuğu ve hayran olduğu komşusu ile dost-luk kurmak cesaretini gösterdi. Bununla beraber jeopolitik mantık, yalnızca seçeneklerini artırmak için bile olsa, Birleşik Devletler’le sıkı bağlar kurmayı Fransa’nın aklına getirmiş olmalıdır. Ancak Fransız gururu, bunun olmasını önledi ve Alman üstünlüğünü kabul etmek pahasına bile olsa Fransa’yı, bir Avrupa birliği ile Birleşik Devletler’i dengelemek için Don Kişotvari bir grup, hatta kimi zaman herhangi bir grup kurma arayışına yönlendirdi. Modern dönemde Fransa, alternatif dünya liderliği için Avrupa Topluluğu’nu kurmaya çalışarak ve egemen olabileceği veya egemen olabileceğini sandığı devletlerle bağlarını geliştirerek zaman zaman Amerikan liderliğine karşı bir çeşit parla-menter muhalefet gibi tavır almıştır.
Kırım Savaşı’ndan sonra, liderliğini kabul etmeğe hazır ülkelerle ortaklık kur-mak eğilimi, Fransız dış politikasında sürekli bir faktör olmuştur. Büyük Bri-tanya, Almanya, Rusya veya Birleşik Devletler’le kurulacak bir ittifaka egemen olması mümkün olmayan ve küçük devlet statüsünü de, ulusal büyüklük nos-yonu ve dünyadaki kurtarıcı rolü ile uyumsuz gören Fransa, daha küçük dev-letlerle yaptığı antlaşmalarda liderlik aradı: Örneğin Sardunya, Romanya, XIX. yüzyılda orta büyüklükteki Alman devletleri, Çekoslovakya, Yugoslavya ve iki savaş arası dönemde Romanya.
Viyana Kongresi’nin mimarları, Orta Avrupa’yı barış ve istikrara kavuşturmak istiyorlarsa, ilk önce Richelieu’nün 1600’lerde yaptıklarını tersine çevirmeleri gerektiğini anladılar. Richelieu, Fransa için adım adım ele geçirilen ve Fransız ordusuna oyun sahası haline getirilen bir alan sağlayan zayıf ve parçalanmış bir Orta Avrupa gerçekleştirmişti. Böylece Viyana’daki devlet adamları, Almanya’yı bir araya getirmeye (ama birleştirmeye değil) koyuldular. Avusturya ve Prusya önde gelen Alman devletleriydi; onlardan sonra Bavyera, Württemberg ve Saksonya’nın da aralarında bulunduğu ve büyütülen ve güçlendirilen bazı orta büyüklükte devletler geliyordu.
Reklam
Otuz Yıl Savaşları’nda Habsburgların Orta Avrupa’da hegemonya kurmakta başarısız olmalarından sonra, Avusturya bütün Almanya’yı sultası altına almak sevdasından vazgeçti. 1806’da Kutsal Roma İmparatorluğu’nun son kalıntısı da ortadan kaldırıldı. Fakat Avusturya hâlâ kendisini eşitler arasında birinci olarak görmeye devam ediyordu ve başka bir Alman devletinin, özellikle de Prusya’nın, Avusturya’nın tarihi liderlik rolünü ele geçirmesini önlemekte kararlıydı.
Birleşik Devletler, tarihinde hiçbir zaman bir güç dengesi sistemine katılmadı, iki dünya savaşından önce, Amerika, güç dengesinin diplomatik manevralarından uzak durup, canı istediğinde bunu eleştirmenin keyfini de çıkarırken, güç dengesinden yararlandı.
Gerçekte, dış politikaya Amerika’nın ve Avrupa’nın yaklaşımları, kendi koşul ve çevrelerinin ürünüdür. Amerikalılar, yağmacı güçlerden iki geniş okyanusla korunmuş ve zayıf ülkelerle komşu olan hemen hemen boş bir kıtaya yerleşmişlerdir. Amerika, denge kurulmasını gerektiren herhangi bir güçle karşılaşmadığından, liderleri de, Avrupa koşullarını tekrarlamak gibi garip bir fikre saplansalar bile, arkasını Avrupa’ya dönmüş bir halk topluluğu arasında denge sorunlarıyla ilgilenemezlerdi.
Avrupa, ilk tercihi olan Ortaçağ’ın dünya imparatorluğu rüyası çökünce ve eski hayalin külleri içinden aşağı yukarı birbirine denk güçte devletler ortaya çıkınca, ister istemez güç dengesi politikasını kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu şekilde kurulan bir grup devlet, birbiriyle uğraşmak zorunda kalınca yalnızca iki olasılık ortaya çıktı: Ya bu devletlerden birisi, çok güçlenerek diğerlerini egemenliği altına alacak ve bir imparatorluk yaratacaktır veya hiçbir devlet bu amacı gerçekleştirecek kadar güçlenemeyecektir. İkinci olasılıkta, uluslararası topluluğun en saldırgan üyesinin istekleri diğer devletlerin bir araya gelmesiyle, başka bir deyişle, güç dengesi yoluyla kontrol altında tutulmuştur.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.