Bir başka din edindim. Cenneti bulutlardan çıkarıp yeryüzüne indirmeyi ve çoğumuzun ondan birer dilim alabilmemizi isteyen bir din. Bu, o kadar da hoşa gidecek bir cennet değil --taşı toprağı altın caddeler yok, melekler yok, kanalizasyon ve tren tarifeleri için üzülmek var, herkesin bu cenneti seveceğini de garanti edemeyiz, ama burada, yeryüzünün çamurunda saplı olacak ve giriş için ölmek gibi herhangi bir ön şart olmayacak... İster ölü ister canlı olayım, bunu görebiliyorum ve bu benim huzur içinde yatmamı engelliyor. Diğerlerini de kendi yanıma çektim bu benim işim, başkalarını yanıma çekmek... Onlar yalnızca ne istediklerini biliyorlar --ben onların istediklerini nasıl elde edeceklerini biliyorum.....
Belki bizim gibiler yerin altında artık yeterinden fazla birikti. Belki toprak artık daha fazlasını kaldıramıyor. Toprağa ektiğin şeyi arada bir değiştirmen gerek.
Dünya sevimsiz bir yer, ondan kurtulduğunuzda kurtulduğunuza şükretmelisiniz. İnsan insanı aldatıyor burada ve kesin olan tek şey ölüm ve keder. Öyleyse ne yararı var, terketme iznini almışken, burada kalmanızın?
Bizim evimiz yok. Bizler bu evrende yabancılarız, ve dünyamızın kabuğuna yapışmışız umutsuzluk ve kir içinde, ve eğer bir tanrı varsa ve bu Onun küresiyse, bizler Onun gözüne iğrenç görünüyor olmalıyız.
DÖRDÜNCÜ CESET: Sattılar bizi.
YÜZBAŞI: Ne demek "sattılar"?
BEŞİNCİ CESET: Yirmi beş dönümlük kanlı çamur için sattılar bizi.
ALTINCI CESET: O kanlı çamurun her dört dönümüne karşılık bir insanın hayatı.
YÜZBAŞI: O tepeyi almak zorundaydık. Generaller'in emri. Sizler askersiniz. Anlarsınız.
BİRİNCİ CESET: Şimdi anlıyoruz. Generaller'in arazi alım-satım işlemleri her zaman fahiş fiyattan yürütülüyor.
ALTINCI CESET: O kanlı çamurun her dört dönümüne karşılık bir insanın hayatı. Altın bile daha ucuzdur, nadide mücevherler, inciler ve yakutlar bile daha ucuzdur.