Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerine kurulduğu topraklar Osmanlı Devleti'nin anavatanıdır. Bu nedenle cumhuriyetle beraber devlet devam ediyor; diliyle, diniyle, toprağıyla ve insanlarıyla elbette Osmanlı'nın halefi biziz. Türkiye bir "reddi miras" hakkına sahip değil.
Atatürk Türkiye Mareşali'dir. Büyük mareşaldir çünkü başka mareşalleri takdir etmeyi bilmiştir. Büyük mareşaldir çünkü sivil hayata geçmeyi bilmiştir. Bunlar onun özellikleridir. Çünkü çap olarak büyük adamlar, yaratıcı adamlar bu geçişleri kolaylıkla yaparlar.
Bize hep başkalarının söylediği, bizim hep tanıdığımız unvanı bu kez kendimiz kabul ettik: Türkler. Başkaları Türkiye diyordu; ilk defa biz kendimize Türkiye dedik. Kullanılan kimliği resmileştiriyorsun. Memleketinin adı Türkiye oluyor.
İmam-Hatip okullarının sayıları arttığı zaman "Millet yobazlığa gidiyor," diyenler önce rağbetin nedenlerini araştırsınlar. Rağbetin nedeni ilim ve İslâm'dan çok; geleneksel disiplin.
“Türkleri konuşurken önce büyük bir coğrafyada ve inanç dünyasında Türkiye’ bin öncülük rolünü bileceğiz. Bu önemli bir konudur. Bize modellik edecek başka kimse yok, ulus yok. Biz herkesin modeli olmak durumundayız...”
Ecevit'in kendine göre bir karizması vardı. Bazı saldırılarda, talihsiz olaylarda adam yara almıyor. Çok namuslu olduğu için yara almıyor. Ecevit'in kabahati iyi adam tanımamaktı. Listeye ve makama iyi adam koyamazdı. İkincisi; Ecevit noktası, virgülü ile düzgün konuşanlardandı.
Neden olmasın? Anayasa dediğimiz şey hukuktur, bir hukukî metindir, belli hukukî normlara dayanır. 20. ya da 21. asır fark etmez. Yeter ki kısa ve özgürlükçü olsun. Unutmayalım, zaman kavramı hukuk normlarını eskitmez, hukukçunun kendisi eskir.