Bana göre "mantıklı" bir şekilde sohbet etmeyi becerebiliyor olsam da konuşacak çok az insan vardı ve herhangi bir kimseye yaklaşmak için benzer bir zihinsel maskenin arkasına saklanmak gerekiyordu; tıpkı etraftaki bitki örtüsüne uyum sağlamak ve düşmanın kuşkularını azaltmak için başlıklarına ağaç dalları takan askerler gibi.Ama herkesin kendi benliğinden çıkmaya çalışıp insanlarla iletişim kurma tehlikesine dahil olurken kullandığı taktikler de bunlar değil midir?
..dünyayı düşünmek beni dehşete düşürüyordu; yüzeyine yayılmış ince bir tabaka camda Aşk denen kıskaçlı ve gökkuşağı kabuklu ufak bir yengecin ihtiyatla yan yan yürüyüp hiçbir yere ulaşamadığı, çaresizlik şiddet ölüm bataklığı bir yerdi dünya;bu arada güneş,iş terapisinde turuncu yünleri yuvarlak bir kartona sararak yaptığımız yumaklar gibi,püskülleri ateş parçaları gibi düşüp eğreti camdan yolları eritmek için her anı tehdit ederek gökte gittikçe yükseliyordu. Ve insanlar kolları ve bacakları eksik ve serbest desene uysun diye zihinlerinün bazı bölümleri koparılıp atılmış renkli bir dev yamalı bohça gibiydiler.
Keşke benim de bir bebek evim olsaydı;keşke kendimi küçültüp o evin içinde yaşayabilseydim,satenden yatak perdeleri olan bir kibrit kutusuna kıvrılıp yatardım ve kibritin çakıldığı tarafa iyi hal için altın yıldızlar boyanmış olurdu.
..bilinçaltımın karanlık köşelerinde zihnimin savrulan ışığıyla göremediğim bir suç vardı ortada. O zaman dikkatli olmam gerektiğini anlamıştım. Eldiven giymeli ve duygu evine izinsiz girip kendim için coşku bunalım kuşku ve dehşet çalarken iz bırakmamalıydım.
~~~Geçmiş, şimdi ya da gelecek diye bir şey yok. Zamanı bölümlere ayırmak için fiil çekimi kullanmak suyun üzerine tebeşirle yazmak gibi bir şey~~~
Şair olmak" isteyen genç kadının aile trajedileri ve kendini yanlış mesleğe (öğretmen olarak) hapsolmuş bulması nedeniyle umutsuzca mutsuzluğa sürüklendiği ve sonunda kendini akıl hastanesinde