Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Josef H. Reicholf

Josef H. Reicholfİnsanın Evrimi yazarı
Yazar
9.0/10
26 Kişi
83
Okunma
5
Beğeni
1.409
Görüntülenme

Josef H. Reicholf Gönderileri

Josef H. Reicholf kitaplarını, Josef H. Reicholf sözleri ve alıntılarını, Josef H. Reicholf yazarlarını, Josef H. Reicholf yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Uyku hastalığı tehdidi olmasaydı, Afrika'dan hiç çıkmazdık; sıcak ve "rahat" bölgelerde sıtma olmasaydı, belki hiçbir zaman kuzeydeki bölgelerin verimsizliğine kaçmak zorunda kalmazdık; veba ve kolera salgını tehdidi olmasaydı, Yeni Dünya bize iyi bildiğimiz Eski Dünya'dan daha cazip hale gelmezdi. Doğuştan var olan merakımız bize bunda yardımcı oldu, ama dış zorunluluklar olmasaydı, belki de hiçbir zaman yeni bir çığır açılmazdı. Küçük ölçekte insan, kendi yarattığı cennetten defalarca kovuldu. İnsanlık tarihi, insanın doğayla çatışmasını muharebeler ve savaşlar, hükümdarlar ve isyanlarla dolu tarih kitaplarında anlatıldığından daha güçlü bir şekilde yansıtmaktadır.
Sayfa 306 - Say YayınlarıKitabı okudu
İnsan kültürlerine, tarıma ve yerleşim yerlerine dair en eski kanıtların bulunduğu iki nehir havzasında, yani Fırat ve Dicle vadilerinde olduğu gibi. Bu vadinin devamı, denize kadar uzanır. Daha 10.000 yıl önce büyük bir kısmı kuruydu. Sadece orada yeterli besin kaynağı bulunduğundan, Afrika'dan göç eden insan grupları muhtemelen nehir vadilerini tercih etmişlerdir. Rağbet gören sütün de aktığı ikinci cennet, yani cennet bahçesi belki de burasıydı. Sütten yararlanmak, büyük hayvanlarla barış içinde yaşamanın temelini de oluşturuyordu. Ayrıca "kutsal topraklar" da buradaydı. Buzul çağının sonu, ikinci cennetin de aniden sonunu getirdi. Eriyen buz kütleleri, deniz seviyesini sürekli yükseltti, ta ki sıcak ve verimli vadinin büyük bir bölümü tamamen su altında kalana kadar.
Sayfa 303 - Say YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mit ve din açısından ne anlama gelirse gelsin, bu mesel aslında cenneti oldukça dünyevi bir üslupla resmeder. Vahşi hayvanlar barışçıldır ve ağaçların üzerinde meyveler vardır. Tüm insanlığın kaynağı olduğu söylenen çift, çıplaktır! Âdem ve Havva önceleri çıplaklıklarının farkında değildiler. Ancak cennetten kovulduktan sonra çıplaklıklarıyla başa çıkmak zorunda kaldılar. Cennet sonrası dünyada dikenler ve devedikenleri olacaktı ve insan, ekmeğini alın teriyle kazanmak zorunda kalacaktı. "Alın teri" ile çalışmak, yani toprağı ekip biçmek zorunda kaldı ve çifti oldu. Tabii ki İncil bir fen bilimleri kitabı değildir ve yaradılış efsanesi doğa tarihinin kısaltılmış bir süreci olarak görülmelidir. İncil'in kelimesi kelimesine tesfiri, dünyaya birçok felaket getirmiştir. Oysa yaratılış efsanesinin cennet ve cennetten kovulma ile ilgili kısacık cümlelerinde bile biyolojik insanlaşmada önemli roller oynayan kaç tane yapıtaşının bulunduğunu görmek hayret verici değil midir?
Sayfa 286 - Say YayınlarıKitabı okudu
Dil açısından daha o zamanlar üç büyük grup vardı. Bunlardan en eskisi olan birincisi Afrika'da olup, insanlığın muhtemelen öz diliydi ve diğer ikisi, Batı-Orta-Kuzey Asya dalı ve yine Avustralya ile Yeni Gine'ye kadar uzanan dalın ayrıldığı Güneybatı Asya dalıdır. İnsan soyu Afrika'daki anavatanından üçüncü kez göç ettikten sonra tüm dünyayı fethetti. "Modern" insan Homo sapiens sapiens Avrupa'ya buzul çağı sırasında yerleşti. Burada binlerce yıl Cro-Magnon insanı olarak Neandertal insanıyla yan yana yaşadı. Amerika'ya yaklaşık 11.000 yıl önce kara yoluyla, bundan da önce Avustralya'ya deniz yoluyla ulaştı. Amerika'nın tamamına yerleşmelerinin üzerinden ancak 11.000 yıl geçmiştir. Yaklaşık 12.000 yıl önce henüz kuru olan Bering Boğazı'ndan geçmişlerdir. Bu bölge buzlanmamıştı, aksine kutuplara yakın olmasına rağmen, birçok açıdan Avrasya'daki tundraya benzeyen bir tundra ile kaplıydı.
Sayfa 278 - Say YayınlarıKitabı okudu
Beyinde kelimeler ve terimler geliştirilir ve daha sonra gırtlaktaki ses telleri tarafından kelimeler ve cümleler meydana getirecek şekilde sıralanır. Dilbilgisi kelimelerin içinde değil, dilin kendisinin içindedir ve dil de yine beynin bir ürünüdür. Böylece modern insanın daha küçük beyni, Neandertal insanının daha büyük beyninden çok daha işlevsel hale gelmiştir, çünkü fikirlerini ve çıkardığı sonuçları aktarabiliyordu. Kas gücünün zihin üzerindeki hâkimiyeti kırılmıştı. Bundan böyle beynin edimleri, evrim sürecinin taşıyıcısı haline geldi. Bu edimler, ilk insanın modern insana giden yolunu belirlemektedir.
Sayfa 270 - Say YayınlarıKitabı okudu
Neandertal insanının kullanabileceği ifade tarzlarının çoğu mimikler veya jestler ve el becerileriydi. Öğrenme, Neandertal insanında taklit etmekle sınırlıydı. Büyük bir ihtimalle geçmiş hakkında konuşamıyordu, geleceği tartışamıyordu. Yapabiliyorsa bile yeni anlam bağlantılarını ve kombinasyonları çok zor kuruyordu. Tüm bunlar tabii ki ilk aletler olarak taşları kullanan ilk insan, yani Homo habilis ve daha büyük ve daha güçlü Homo erectus'un insan soyunun ilk temsilcileri olarak Afrika'dan çıkıp Asya'ya göç eden torunu içinde geçerliydi. Ruh halini yansıtmak veya sadece kendini anlatmak için sesler tabii ki büyük rol oynuyordu. Sesler, kurtların ulumalarında veya balinaların şarkılarında da aynı rolü üstlenmektedir. Kuşların cıvıltılarında da bir mesaj saklıdır. Dişileri kendilerine çeken ve tahrik eden pasajlar içerdikleri gibi, diğer erkeklere, yani potansiyel rakiplere, bölgenin dolu olduğunu ve o bölgenin sahibinin kim olduğunu anlatan kısımları içerir.
Sayfa 200 - Say YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsan ancak uygun yapıda bir gırtlağa sahip olduktan sonra anatomik bir insan haline gelmiştir. Bu gelişme yaklaşık 150.000 yıl önce, insan türünün en genç neslin olan Homo sapiens sapiens'in atalarından ayrılarak bağımsızlaşmaya başladığı Doğu Afrika'da meydana gelmiştir. Neandertal insanında modern insanın tüm diğer aralarında olduğu gibi, gırtlak fazla yüksekteydi. Bu açıdan şempanzelere benziyorlardı. Kelimelerle bir şey ifade etmek isteseler bile, konuşma konuşma organları eksik olduğu için bunu yapamazlardı. Eksik olduğu aslında tam doğru değil. Gırtlakları vardı, ama boğazın çok üzerinde başlıyordu.
Sayfa 198 - Say YayınlarıKitabı okudu
Dilin önemi o kadar büyüktür ki, ona değer biçmek imkansızdır. Birkaç bin yıl önce yazı bulunana kadar dil, insanlar için en önemli iletişim aracıydı. Birbiriyle konuşamamak, birbirini anlamamaktı. Dil hem anlaşmanın hem de sınır çizmenin yoludur. Kelimelerin ve telaffuzun veya ifadenin diğerlerinden sadece aynı dile sahip olanların birbirleriyle iletişim kurmasını sağlayacak kadar birbirinden farklı olduğunda, sınırlama haline geliyordu. Dille birlikte dünyaya yalan da geldi. Dil öncesi anlatım davranışında sadece anlatma olan şey, dilin yardımıyla gerçek ve kasıtlı bir yalan haline getirilebiliyordu. Kelimeler bir şeyi ifade etmek için olduğu gibi etmemek için de kullanılabilir ve aktarılabilir. Aynı kelime, nasıl telaffuz edildiğine bağlı olarak farklı anlamlara sahip olabilir. İnsanların konuştukları dillerin sayısı tam olarak bilinmemektedir. İnsan dil becerisini geliştirerek insanlaşmanın en son büyük basamağını da aşmıştır. Konuşmaya başladığından beri tamamen insandır.
Sayfa 196 - Say YayınlarıKitabı okudu
İnsanın ataları Doğu Afrika'daki vatanında koyu renkli bir cilde sahipti.
Sayfa 180 - Say YayınlarıKitabı okudu
İnsan, "ağaçtan inmemiştir". İnsan, daha doğrusu ataları, asla gerçek anlamda ağaçlarda yaşamamıştır. Daha önceki primatlar büyük bir ihtimalle çoğunlukla yerde yaşayan canlılardı. 10 milyonu aşkın bir süre önce yaşamışlardır ve onlardan hem Australopithecus hem de insansı maymunlar türemiştir. En yakın akrabalarımız, atalarımız değil, bize paralel olarak evrilen soylardır!
Sayfa 158 - Say YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Orang-utan sözcüğü "orman insanı" anlamına gelir ve hiç şüphesiz insanın akrabasıdır, ama iki şempanze türü ve goriller kadar yakın akrabası değil.
Sayfa 30 - Say YayınlarıKitabı okudu
Gelişmiş insansı maymunlar ve insan türü arasındaki aşamalara ait tüm buluntular, sadece Afrika'dadır. Bu kıtanın dışında insana giden bir ara aşamaya dair hiçbir buluntu yoktur.
Sayfa 28 - Say YayınlarıKitabı okudu
İnsanın bizim zamanımızdan 90.000 ile 180.000 yıl öncesinde Afrika'dan göç ettiğini göstermektedir. Bu varyasyon spektrumu, modern insan haline gelmenin Afrika'da 140.000 ila 290.000 yıl öncesinde, yani oldukça yakın bir zamanda başladığı varsayımını ortaya çıkarmaktadır. İnsan grupları Afrika'daki vatanlarını terk etmeye hazır olana kadar yaklaşık 100.000 yıl geçmiştir.
Sayfa 24 - Say YayınlarıKitabı okudu
İnsan, Afrika'da gelişmiş, daha sonra küçük bir grup Afrika'daki anavatanından ayrılmış ve Ortadoğu, Avrupa, Doğu Asya ve daha sonra Avustralya ve Amerika'ya kadar yayılmıştır. Başlangıçtaki grubun farklı dallara ayrılması ile Afrikalı olmayan insan ırkının oluşumu başlamıştır. Yine de hepsi Afrika'da ortak bir kaynağa dayanır.
Sayfa 22 - Say YayınlarıKitabı okudu
Modern insan, yaklaşık 70.000 yıl önce Afrika'ya yayıldı ve 40.000 yıl önce Avrupa ve Asya'ya ilerledi. Devasa kuzey kıtaya hızlı bir şekilde yerleşti, deniz yoluyla Avustralya'ya ve 12.000 yıl önce kuru olan Bering Boğazı'nı aşarak Amerika kıtasına ulaştı. İnsanlar burada hızlı bir şekilde kıtanın güney ucuna kadar ilerleyerek, And Dağları'nın platolarına da yerleştiler. Tüm kıtalardan denizlere açıldılar, ta ki dünyanın neredeyse her köşesine ulaşana kadar.
Sayfa 10 - Say YayınlarıKitabı okudu
62 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.