Endüstriyel hastalıkların artışı; hızlı ve amansız iletişim tahakkümü ya da dikkat dağınıklığını tekelleştirmeyi amaçlıyor gibi görünen ekranlarımızın arkasında var olan içi boş olan heyecanın bağımlılığı ( filmler, prno, televizyon dizileri, yeni ürünler, magazin gündemi, buluşma siteleri, 7/24 haberler ) gibi daha birçok sebep. Ama bunları gerçekten kimse duymak istemez -- çünkü çok vaaz verirmiş gibi duruyorlar ya da fazla doğru, fazla olumsuzlar -- ve bu yüzden bunlar yerine bir kadeh şarap daha koydum.
Çılgın kalabalıktan uzakta yaşamanın bende bir soyutlanma hissi yaratıp yaratmayacağını ya da huzurun sakinliğin tadını çıkarıp çıkaramayacağımı merak ettim. İnternetsiz, radyosuz ya da dış dünya ile kolay bir bağlantı olmaması hızlı bir şekilde beni sıkacak mıydı?
Hayatımın bir gününde her şeyi olduğu gibi görerek, sayılar ya da insan icadı kavramlar olmadan, antropomorfizler ya da insana dayalı nitelikler olmadan geçirebilme konusunda açıklanamaz bir arzum var.
O sokak benim ve arkadaşlarımın ergenliğe kadar "kaldırım taşlarını" gibi oyunlar oynadığımız yerdi -- bir kaldırımda durarak arkadaşının kaldırım taşında topu sektirdiğinde puan aldığı oyun. Anne babamız bizi gün bitimine kadar görmezdi. Bizi kontrol edebilecekleri cep telefonu yoktu ama bir mil çevredeki her komşu sessizce her çocuğu izlerdi.