Kanadalı roman yazarıdır. Mary Lawson Ontarionun Güneybatısında doğmuştur. Çocukluğunu Ontario, Blackwellde geçiren yazar, Anne of Green Gables kitabının yazarı olan L.M Montgomerynin uzaktan akrabasıdır. Babası ise kimya araştırmacısı olarak çalışmakadır.
Ümitsizce bir yol arıyordu ama değiştirilemez gerçek şuydu ki bir şeyi bir kez dediğinde, artık o şey denmiş oluyordu. Bir kez ağzından çıktığında artık geri alamıyordun.
Geçmişi silmeye çalışmaktan vazgeçtim, sevgilim.Artık geçmişin de hikayenin bir parçası olduğunu görebiliyorum ve o hikaye benim. Geçmişi inkar etmek kendimi inkar etmek olur.
Dupduru ve huzur veren bir anlatım tarzı var Mary Lawson’un. Daha ilk sayfadan itibaren yazarla aramda bir bağ kurulduğunu hissediyorum ve kendi kendime kitap bitene kadar Mary Lawson hakkında hiçbir şey öğrenmemeye söz veriyorum. O benim için altmış yaşlarında, yumuşak sesli, gümüşi beyaz saçlarını ensesinde kestirmiş, mavi gözlerindeki pırıltı karşımızdaki gölün rengini alan zarif bir hanımefendi. Kanada’nın Rice Gölü’nde bulunan bir evin verandasında oturduk ve Bayan Lawson’u dinliyorum. Evet okumuyorum, bu saygıdeğer hanımefendinin yumuşak sesinden Kuzey Ontario’daki küçük kasabayı ve orada yaşayan insanların hikâyesini dinliyorum.
Kitabı üç farklı kişinin bakış açısıyla yazmış. Henüz sekiz yaşındaki Claire, karşı komşuları Elizabeth ve Toronto’daki işini ve evliliğini bırakıp kasabaya taşınan Liam. Claire’in pencere kenarında evden kaçan ablası Rose’un geri dönüşünü beklemesi, Elizabeth’in hastanede geçmişi ile yüzleşmesi, Liam’ın yeni bir hayata başlarken içinde bulunduğu ruh hali ve bu üç kuşağı birbirine bağlayan olaylar…
Şimdi bunları yazarken kitabın beni en çok etkileyen yönlerinden birinin karakterlerin insancıllığı ve duyarlılığı olduğunu fark ediyorum. Küçük kasaba insanlarına özgü bu hassasiyeti görmeyi özlemişim.
Bana çok iyi gelen bir kitap oldu. Ve az önce yazarın biyografisini okuyup tam da hayal ettiğim fotoğrafıyla karşılaştım. Diğer kitaplarını da mutlaka okuyacağım
Lawson'un bir aile trajedisini son derece yalın bir dille, muhteşem doğa tasvirleriyle , yer yer ciddi bilgiler vererek anlattığı gayet güzel bir roman okudum. Son ana kadar merakımı ayakta tutan, zaman zaman karakterlerden biri gibi gözyaşlarımı tutamadığım bir roman oldu. uzun zamandır listemdeydi, keyifle okudum :))
@okurkonusurr grubunun temmuz ayı kitabı olan "Köprünün Öte Yanı" bitti. Kitabı bitirmem bir hafta sürdü ve bu iyi bir gelişme ha ne dersiniz? (Bir önce ki kitabımı bitirmem ne kadar sürmüştü hatırlarsınız belki) Kitap öyle sakin, öyle yalın, öyle sıcak ve akıcı gitti ki hiç yormadı beni. Ara ara bi Kristin Hannah kitabı okuyormuşum gibi hissettim.
İki farklı zamanda ama birbirleriyle tamamen bağlantılı bir kitaptı. O geçişler hiç yormadı aksine hep bağlayıcı ve yerinde oldu. Kitabın ilk başlarında hep bi olay beklemedim desem yalan olur, işte şimdi dediğim her an gayet normal seyrinde ilerledi ne zaman ki tamam Ebru bu şekilde ilerliyor demek ki kitap deyip akışına bıraktım işte o zaman olaylar olaylar Puntolarının biraz küçük olması ilk etapta biraz yormuş olsa da kitabın sakinliği ile hiç göze batmadı. Ben sevmeyeceğimi düşünerek başladığım bu kitabı çok severek bitirdim. Kısacası tavsiyemdir. Kitaplarla ve sağlıkla kalınız efendim.(2021/21)