Bugün tarihi bir polisiye ile geldim. Sonuna kadar temposu hiç düşmeyen, elimden düşüremediğim bir kitapla. Ayasofya'da Bir Çığlık.
Tarih 25 Şubat 1943'ü gösterirken, Almanlar bir trenle 1921'de Berlin'de bir suikaste kurban gitmiş olan Talat Paşa'nın naaşını, İstanbul'a getirirler. Onları büyük bir kalabalık karşılar.
Naaşı getiren Alman subaylar Ayasofya'yı yalnız ziyaret etmek isteyince, o dönemde kapalı olan Ayasofya'ya girişlerine, yetkililer izin verir. Ziyaretçiler, yanlarında bir sanat tarihçisi Simon ile Ayasofya'ya girerler. Kısa bir süre sonra ise, minareden düşen Papaz Mikhail'in çığlığı bu ziyareti yarıda bırakır. Bu çığlık yakındaki semt karakolundan da duyulur ve hemen polisler olay yerine koşarlar. Ertesi gün ise İmam Muhlis Efendi'nin kaybolduğunun haberi ve cesedinin Ayasofya'da bulunması olayı daha da karmaşık bir hale getirir.
Bundan sonrası ise Komiser Attila ve Komiser Muavini Mesut'un olayları tüm diplomatik zorluklara karşı çözmeye çalışmaları, bu arada MAH (MİT) görevlilerinin onları her an kontrol etmesi, bir yanda ölenlerin yakınları, bir yanda, elde olmayan deliller, ya da ele geçenlerin anlamlandırılamaması derken Ayasofya sırlarıyla soluksuz bir okuma okuyucusunu bekliyor.