“İnsan her şeyin ölçüsü olmalıydı.”
Oysa insan kendi oluşturduğu bu sosyal ortamda bir yabancıdır. Bu sosyal ortamı kendisi için organize etmeyi bilememiştir. Çünkü kendi tabiatına dair kesinleşmiş bir bilgisi yoktur. “Demek ki cansız varlıklar bilimlerinin, canlı varlıklar bilimlerine göre muazzam ilerleme kaydetmiş olması; insanlık tarihinin en feci hadiselerinden biridir.”
Zekamız ve buluşlarımızla kurulan çevre, bizim ne boyumuza ne de biçimimize uygundur. Bize yaramıyor. Bu çevrede bedbahtız. Burada ahlâkça ve zekâca dejenere oluyoruz.
İnsan ruhundaki korku ve ümit eğilimleri, diğer eğilimlerden hem daha köklü hem daha geniştir. Çünkü insan ruhunda ilk karşılaşılan duygusal eğilimdir ve insanın kendi ‘ben’ ine en yakın olanıdır.
Sevginin en büyük anormalliği, sevilmeye layık olmayan bir şeye veya kişiye yönelmesidir. İkincisi ise sevilmeye layık da olsa bir şeye veya kişiye gerekenden fazla yönelmesidir. Her iki durumda da insanın ruhî dengesi bozulur.
Bedenin itici arzularına her zaman psikolojik duygular eşlik eder. İster az ister çok olsun, bu psikolojik duygular tamamıyla insanın yapısında ruh ile çamurun birleşmesinin neticesidir.