Ve böylece Harula’nın kendi bildi bileli zihnini ve rûhunu sımsıkı sarmalayıp, daracık ve loş, neredeyse karanlık ve kasvetli bir odaya hapsetmiş olan kalın perdeler birer birer açılmış, içine, pırıl pırıl, duru bir aydınlık, tertemiz bir hava eşliğinde ferahlık ve huzur doluvermişti gıdım gıdım.