Yine bir gün böyle dalgın dalgın okurken Moskova Elçimiz Vasıf Çınar Beyefendi salona geldi ve Atatürk’ü o her zamanki haliyle görünce dayanamayarak, “Paşam, Paşam bu denli tarih okumayınız; kafanızı yoruyorsunuz, siz Samsun’a, Anadolu’ya böyle kitap okuyarak mı çıktınız?” dedi.
Bu sözleri en yakinen duyan kişibendim. Çok şaşırarak, biraz da çekinerek, ne olacak, ne cevap verecek, diye beklerken Atatürk bir anlık beklemeden sonra Vasıf Bey’e doğru yavaşça döndü ve de bizim tahminlerimizin aksine sinirle değil, hafif hafif gülümseyerek “Vasıf Bey, bizim çocukluğumuz fakirlikle geçti, elime üç beş kuruş para geçince bunun muhakkak yarısını kitaba verirdim. O zaman da böyle okurdum. Eğer aksini yapsaydım ben Atatürk olamazdım, Türkiye’yi bu hale getiremezdim,” dedi ve ilave etti: “Belki haklısın, hatta benim de kulağıma geliyor, Paşamızın işi gücü yok herhalde, dille, tarihle uğraşıp duruyormuş diye dedikodu yapıyorlarmış. Eksik kafalı bunlar, öyle yağma yok, işim tabii ki başımdan aşkın ama bugünkü Türkiye ne kadar önemliyse, gelecekteki Türkiyemin de o derece önemi var. Bu sebeple ilerinin temellerini çok sağlam atmam lazım, onun için de çok okuyorum, çok fikirler üretiyorum. Bunları söyleyenlere, dedikodulara hiç bakmam. Zira onlar boş konuşan insanlardır.”