Örf ve adetlerin, toplumsal değer, yargı ve inançların yerle bir edildiği, insani değerlere önem verilmeyen, hayatı ve ilişkileri uçlarda yaşamayı benimsemiş sıradışı bir aşk hikayesi... Açıkcası okurken bazı bölümlerin hoşuma gitmediğini söyleyebilirim. Özellikle farklı ve dikkat çekici olması için yapılmış olan fantaziler (iğrenç!!) hiç hoş olmamış ve eserin itici olmasına neden olmuş.
“...dünyadaki tüm dillerin kelime hazneleri birleştirilse ve tek bir lisan yapılsa, biz yüne beceremeyecektik hislerimizi siyah beyaza dökmeye. Bizim dokunmaya gereksinimiz vardı.”
“Niye diye düşündüm, daha büyük, daha geniş, daha yüksek? Neydi insanoğlunu böyle bir yarışa sokan, tarih boyunca, kişisel onur mu, milli gurur mu? Üstelik bir gün geçileceğini, birilerinin daha görkemlisini yapacağını bile bile.”
“İnsanoğluna özgü muhteşem üç duygu var, sevgi, nefret ve korku... Bunları sonuna kadar hissetmeden, sınırlarını sonuna kadar zorlamadan yaşayan insan, bence sadece bu dünyada gereksiz yer işgal etmiş bir organizmadan ibaret.”
“Bir Türk boş bir arazi veya yeşil bir alan gördüğünde ilk olarak buraya kaç bina, kaç daire sığdırırım diye hayal kurar ve birkaç istisna hariç, dahi mimarlarımız ve kalfalarımız da kabus tasarımlarıyla bu hayalleri gerçekleştirirler.”