Londra Üniversitesi, Goldsmiths College Medya Bölümü’nde Irk, Etnisite ve Kimlik alanında ders veren Sara Ahmed’in feminist kuram, eleştirel ırk araştırmaları ve sömürgecilik sonrası kuram konularında araştırmaları vardır. Yayınlanmış çalışmaları arasında Differences that Matter: Feminist Theory and Postmodernism (1998),Strange Encounters: Embodied Others in Post-Coloniality (2000) ve Queer Phenomenology: Orientations, Objects, Others (2006) sayılabilir. Ayrıca International Journal of Cultural Studies, European Journal of Women’s Studies, New Formations, Borderlands ve Culture, Theory and Critique dergilerinde editörlük görevlerinde bulunmuştur. Yazarın The Promise of Happiness adlı eseri de yayın programındadır.
Utanç kişiyi tüketir ve bedenlerin ötekilere gösterilen yüzeylerinin yanmasına neden olur, bu yanma, teşhiri yüzün kızarması şeklinde teşhir eder ve kişinin derisinin rengine bağlı olarak bu “renk değişimi” görünebilir de görünmeyebilir de.
Yazar bu kitapta belli duyguların daha çocukken bir renge dönüştüğünü, şekillenen bu duygunun da nesilden nesile aktarıldığını savunur. Ötekine olan bakışımız da bu aktarımın mirasıdır. “Acı” , “nefret” , “iğrenme”, “sevgi” , “utanç” gibi bölümlere ayırdığı kitapta bu duyguların kuramsal ve pratikteki yansımalarını örneklendirir. “Acıyor” artık
#66908076 (Kişisel Olan Politiktir) ile çapraz okuma yaparak belli başlı politik sancıların daha net anlaşılmasını sağlamak adına yazmak istedim bu incelemeyi.
Rosa Luxemburg'un sorduğu bu soruyu başlığa koyarak başlayalım. Çünkü hali hazırda verilmekte olan mücadelenin henüz ekonomi-politiği ortaya koyulmuş değil, ve
Sara Ahmed, çalışma alanı feminist teori, lezbiyen feminizm, queer teorisi, eleştirel ırk teorisi ve postkolonyalizmin kesişimini içeren bir İngiliz-Avustralya bilginidir. Yazdığı bu eser; feminizmi anlamak isteyen kişilerin gerçekten sindire sindire okuyarak büyük bir bilgi birikimine sahip olmasını sağlayan bir eser.
Feminizme tutunmak, mücadele etmek, işyerinde, ailede, akademide hatta ikili ilişkilerde kazanılan bütün tecrübeleri eleştirel düşünce ile buluşturmak feminist bir yaşam sürdürmenin her şeyi sorgulanabilir kılmakla mümkündür.
“Umut olan yerde, zorluk vardır” diyerek önümüze çıkacak olan bütün engelleri birer motivasyon kaynağına dönüştürmeliyiz. Feminizmin gerekliliği ve feminist bir hayatın nasıl yaşanılacağını umut dolu bu metin ile düşünebiliriz.
Bu eser resmen elini taşın altına koymaktan çekinmeyenlerin bir davetiyesi niteliğindedir.
“Feminizmin korku salmasına şaşmamalı; birlikte tehlikeliyiz.”
'' Ni una menos! ''