Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sefa Saygılı

Sefa SaygılıÇocuk Psikolojisi yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
7.3/10
263 Kişi
1.255
Okunma
58
Beğeni
8,3bin
Görüntülenme

En Eski Sefa Saygılı Sözleri ve Alıntıları

En Eski Sefa Saygılı sözleri ve alıntılarını, en eski Sefa Saygılı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nevrozların daha çok çevre ile ilgili ruhi rahatsızliklar olduğunu ifade etmiştik. Nörotik bir reaksiyona sebep olan dış tesirler hayatın her safhasında ortaya çıkabilmekte, şahsı Sıkıntıya sokarak rahatsız edebilmektedir. Bunlardan en erken görüleni anne ile çocuk arasındaki münasebetlerin bozulmasıdır. Ölüm, boşanma, terk, annenin çocukla ilgilenmemesi bozuk ilişkilerin ilk akla gelenleridir. Biz buna "anneden ayrlma anksiyetesi" diyoruz. Hangi sebeple olursa olsun anneden ayrı kalan bir çocuk kendisini terkedilmiş hisseder. Yeterli bakımı ve ilgiyi göremediğinden insanlara ve dış çevreye emniyet edemez. Yine yeterli şefkati ve sevgiyi alamadığından güven duygusu gelişmez. Sevmeyi ve yardımlaşmayı öğrenemez. Herşeyden ve herkesten korkar.
Sayfa 17
Fîlozof Thomas Karlayl, 83 yaşında iken şunları yazmıştı: '' Çocukluk hayatımın en eski ve beni en dehşete düşüren olayı annemi kaybetmemdir. Bu eksikliğin verdiği korkuyu bütün hayatım boyunca muhafaza ettim. ''
Reklam
Her insan sevmek, sevilmek ve cemiyet içinde itibarlı bir yer edinmek ister. Seven, sevilen ve ihtiyaçları yerine getirilen insan kendisine ve çevresine güvenir. Bu çevre içinde iyi bir yer edinmek için mizacına ve kabiliyetlerine uygun bir hedef seçer. Seçtiği hedefe ulaşmak için çalışır. Eğer hedefine (idealine) doğru giderken çevre tarafından önüne aşamayacağı engeller çıkarılırsa ümitsizliğe kapılır. Önce kendi kabiliyetlerinden şüphe etmeye başlar. Engelleri aşamadığından dolayı çevreden baskı ve tenkit gördüğü zaman çevreye kızar. Ancak çoğu zaman bu kızgınlığını belli etmemeye çalışır; halk tabiri ile içine atar. Kizgınıkları biriktikçe iç catişmaları ve huzursuzluklar şeklinde şahsı rahatsız etmeye başlar. Sevginin, şefkatin, yardımlaşmanın toleransın olmadığı veya çok az olduğu ailelerde yetişenler, nevrotik tipler olmaya daima yatkındırlar. Keza baskıya ve zoraki kültür değişmelerine maruz kalan dikta rejimlerinde aynı şey, hassas mizaçlar için mevzubahistir. Zira her iki çevrede de çocuk ve fert "ne zaman, nerede, nasıl bir tehlike ile karşlaşacağı" korkusu ile yaşamaktadır
Egzistansiyalistlerin (varoluşçular) ifadesiyle, sanayileşmiş medeni toplumlarda fert korkunç bir yalnızlık içindedir. İtibarda olan insan değil makinadır. Her şeye bir maddi değer biçilmekte, "para" bütün değerleri satın alan bir güç kabul edilmekte, mutluluk "milli gelir hasılası" ile ölçülmektedir. Akrabalık, arkadaşlık, komşuluk, hemşehrilik, vatandaşlık, din kardeşliği bağları gittikçe zayıflamış: insanları birbirine yakınlaştıran irtibatlar kopmuştur. Hürriyet ve serbestlik adı altında ahlak kuralları çiğnenmiş: bir başkasını rahatsız etmemek şartı ile her şey serbest sayılmıştır. Nikahsız beraberlikler ve gayri meşru eğlenceler manevi duyguların öldürmüş, ailenin kutsallığı prensibini alt üst etmiştir
Tıp alannda inkişaf eden bunca teknik imkanlara rağmen hastalıkların önü alınamamakta; hastaneler, psikiyatri klinikleri dolup taşmaktadır. Adi "medeni toplum"a çıkmış cemiyetlerde gasp, soygunculuk, hırsızlık, mala ve cana tecavüz, cinsel sapiklıklar, alkol ve uyuşturucu alişkanlığı, cinayet ve intiharlar devamlı artış kaydetmekte: alınan kanuni tedbirler yetersiz kalmaktadır. Sıcak aile ortamında, sevgiden, şefkatten ortamında, sevgiden, mahrum yetişen çocuklar ve gençler bir araya gelerek "çeteler" kurmakta, kendilerini ihmal eden cemiyetten adeta intikam almaktadrlar. İşte bu ve benzeri faktörler de nevrozları artırmaktadır.
PANİK BOZUKLUK Nöbet şeklinde aniden ortaya çıkan yoğun bir korku hissidir. Hasta, endişe ve dehşet içinde olup, başına kötü bir iş geleceginden. öleceğinden, çıldıracağından veya bir felaketle karşilaşacağından korkmaktır.
Reklam
Günlük hayatımızda her korkunun bir sebebi ve açıklaması vardır. Korku, insan hayatının temel saiklerindendir. Kendimizi yersiz risklerden koruma vesilesidir. Sevgi kadar hayat verici bir unsurdur. Oysa, fobi korkudan başka bir şeydir. Hayatı korumak bir yana, yaşayışımızı karartır ve yaşanmaz hale getirir. Fobide korkunun mantıklı bir açıklaması yoktur. Fobi sahibi de bunun farkındadır. Yine de bir şeylerden uzak durmaya, bir şeyleri yapmaktan kaçınmaya bakar.
bazı kişiler aşırı ve saçma buldukları halde bu davranış ve düşüncelerini tekrar tekrar yapmaya ve sürdürmeye devam ederler. Bu durum önemli oranda zaman kaybına yol açar, belirgin bir sıkıntı verir ve kişiyi zorlamaya, yaşamla, kendisiyle ve çevresiyle ilişkisini bozmaya başlarsa, üzerinde durmak ve bunun ruhsal bir sorun olabileceğini düşünmek gerekir. Bu, psikiyatrideki adıyla obsesif kompulsif bozukluk-OKB (saplant-zorlantı hastalığı) olabilir. Obsesyonlar (saplantilar), irade dışı gelen, kişiyi tedirgin eden veya sıkıntı veren, bilinçli bir çaba ile kovulamayan tekrarlayıcı düşüncelerdir. Kompulsiyonlar (zorlantılar) ise çoğu kez obsesif düşünceleri kovmak veya bu düşüncelerin verdiği sıkıntıyı azaltmak için yapılan ve istek dışı tekrarlanan davranışlardır.
Sayfa 32
Başarı, bir lise öğretmeninin dediği gibi "sağlam temeller üzerine oturtulmuş mutlu bir fert" olmaktır.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.