Zira eski şeyler, yerine yeni bir şey konulamadığı sürece değiştirilemez. Fakat eskinin yerine geçecek yeninin yepyeni bir cazibesinin olması, yani yeni gereksinimleri karşılaması gerekir. Aksi takdirde kabul görmez. 17. yüzyılda Avrupa’ya gelen yeni sıcak içecekler, özellikle de kahve işte bu gereksinimleri karşılar.