Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yaşar Atan

Yaşar AtanAkdeniz Mitologyasından Efsaneler yazarı
Yazar
Çevirmen
8.0/10
10 Kişi
53
Okunma
3
Beğeni
1.390
Görüntülenme

En Yeni Yaşar Atan Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Yaşar Atan sözleri ve alıntılarını, en yeni Yaşar Atan kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sırılsıklam aşk içinde yaşayan ozan Dafnis; sevgilisi perikızı Lika üstüne coşkulu ezgiler dillendiriyordu durmadan; yeni yeni şiirler üretiyordu. Ama bir süre sonra Afrodit; bu kez bir başka perikızına tutulması için yeniden aşk okları saldı ozan Dafnis'in yüreğine. Hem de en yakıcı oklardan! Bir başka perikızıyle düşüp kalkmaya başladı. Olup bitenleri öğrenen Lika da, sözünü tutmayan vefasız çoban Dafnis'in gözlerini kör etti!..
...bir gün gene tapınağın avlusunda omuz omuza vermiş otururlarken ve o ana dek birbirlerine hiç soyleyemediklerini söylemeye çalışırlarken, aniden bir uyuşukluk geldi ikisinin de bedenine... Hemen ayağa kalkmak istedilerse de kalkamadılar... Bedenlerinin dallanıp yapraklandığını, ayaklarının toprakta kök salmaya başladığını gördüler... Bu hallerine bakarak birbirlerine daha candan bakıp gülümsediler... Sonda birisi meşe, diğeri ıhlamur ağacı olarak karşılıklı kenetlenip. Birbirlerine iyice sarıldılar... Kabuklar her ikisinin de dudaklarını örterken, birbirlerine son kez bir şeyler fısıldadılar...
Reklam
...o an konukların tanrı oldugunu duyumsadılar hemen. Tam bir şeyler söylemek istedikleri sirada Baştanrı Zeus girdi araya. Yaşlılara unutulmaz konukseverlikleri icin teşekkür etti. Artık onlara konuk olduktan sonra, dünyayı daha iyi anladığını da ekledi sözlerine... Baştanrı Zeus biraz sustuktan sonra; " Bizden bir şey dileyin, " dedi gülümseyerek. Yaşlı karı -koca el ele tutuştular hemen ve hiçbir sey istemediklerini; yalnızca yoksul kulübelerini onurlandırdıkları için çok mutlu olduklarunı söylediler. Baştanrı Zeus ille de bir dilekte bulunmaları için üstleyince, karı koca baş başa verip bir şeyler fısıldaştılar aralarında. Ondan sonra Filemon; "Peki öyleyse," diye söze başladı. "Biz bugüne dek hep baş başa, çok mutlu yaşadık. Bu mutluluğumuzu tanrı ya da kul demeden herkesle paylaştık. Bu yaştan sonra da bizi ayırma. Birbirimiz önce, öteki sonra ölmesin... Birbirimizi mezarlıkta görmeye gidecek gücümüz yok... Biz ikimiz bir arada, aynı anda ölmek istiyoruz..."
"Bu ne çılgınlık böyle, seni beni yok eden İşte gene beni geri çağırıyor zalim kader, Dört yanımı saran gece alıp götürüyor beni; artık elveda! Gidiyorum gerisingeri Uzata yzata ellerimi sana..." Diye acı acı çığlıklar atıyordu... Sis- duman bulutları içindeki Euridike, ölü ruhlarına tutunaraktan yeniden Orfeus'una kavuşmak için geriye dönebilse bile, ne cehennemin kapısındaki dört başlı bekçi köpek Kerberos, ne de onu çevreleyen ırmağın sandalcısı Haron (Kharon) artık ona dünyaya dönüş izni verecekti!..
Sevgilisi Euridike'ye olan tutkusunu dillendirirken, dünya yaşamının güzelliğinden fazla söz etmedi. Çünkü Ölüler Ülkesi'ni kötülemek olurdu bu! Haliyle oranın tanrılarını öfkelendirebilirdi! Ama sevgilisiyle daha yaşayacakları çok şeyler olduğunu dillendirmeye çalıştı. Birlikte yaşayacakları şeyler acı da olsa, onlari yaşamak gerektiğini vurguladı liriyle...
Gökyüzündeki yıldızlar çoktan çekip gitmişlerdi uykularına... Yalnizca Şafak tanrıçası gül parmaklı Eos kalmıştı ortalıkta. O da yeri, göğü ve de denizleri habire kızıla, maviye, safran sarısına boyuyordu acele acele...
Reklam
Belki de Güneş'in oğlu olduğundan Faeton, ta çocukluğundan beri gökyüzüne ve orada gördüklerine hayrandı hep. Hele Akdeniz'in yaz gecelerinde çok az uyurdu o yüzden. Zaten koyu mavi göklerde uçuşup oynaşan yıldızlar uyutmazdı onu; onunla hep oynaşmak isterlerdi...
... çok geçmeden tanrılar ve kahramanlar arasında taht ve egemenlik savaşları başladı... Kısa sürede bu kavgalar, insanlara da bulaştı... Ondan sonra da haliyle olacaklar olmaya başladı... Birbirlerine hasım kesilen tanrılar ve kahramanlar; dağları, tepeleri koparıp koparıp birbirlerine attılar... Kısa sürede Ege ve Akdeniz coğrafyasında binlerce adacık, yamru yumru sayısız dağlar, ovalar oluştu...
..."Güneş" bir tanrı olmalıydı! Haliyle onun adına güzel tapınaklar kurmak, şiirler, şarkılar düzmek gerekiyordu... Güneş, akşama doğru bir tepenin ardına doğru çekip gittikten sonra, onun yerine bir karanlık geliyordu. Ve bu karanlık ürkünçtü, soğuktu; insanlar için hiç iyi bir şey değildi... O yüzden "Karanlık" da bir tanrı olmalıydı. Haliyle kendilerine bir zarar gelmemesi için, bu ürkünç karanlık tanrı adına da şiirler düzmek, heykellerini dikmek gerekiyordu...
Küçük bir kız çocuğu, geminin arkasında dönen pervanenin oluşturduğu köpüklere bakıyordu büyük bir ilgiyle... Birden; "Anne!" Diye bağırdı. Eliyle köpükleri göstererek; "Bunlar ne?" Diye sordu. Annesi biraz düşündükten sonra; "Ha, onlar mı?... Balıklar çamaşır yıkıyor da ondan çocuğum!" dedi. Çocuk birden gülümsemeye başladı mutluluktan... Çünkü o anda kafasını karıştıran o büyük sorusuna bir "efsane" aracılığıyla yanıt bulmuş, rahatlamıştı.
Reklam
Kâhin Teiresias
"İnsanların başlarına gelecek yıkımları görememeleri ve bunu başkalarından duymak istemeleri çok acı! Aslında bilicilere hiç gerek yok! Ama ben onları kırmamak için hep bir şeyler söylemek zorunda kalıyorum."
Sayfa 406Kitabı okudu
Bir gün Dionyisos'un ürettiği şarapla Aristaios'un ürettiği bal arasında bir yarışma düzenlendi tanrılar önünde. Şarap, baldan çok daha fazla etkileyip büyüledi tanrıları!
Sayfa 360Kitabı okudu
Yalnızca barışı arayanlar ve onu koruyanlar artık hiç kirlenmezlerdi...
Sayfa 295Kitabı okudu
"Her nedenle olursa olsun kan dökmek suçtur! İnsanoğlu her döktüğü kanla daha da kirlenir!"
Sayfa 295Kitabı okudu
70 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.