Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yaşar Atan

Yaşar AtanAkdeniz Mitologyasından Efsaneler yazarı
Yazar
Çevirmen
8.0/10
10 Kişi
53
Okunma
3
Beğeni
1.392
Görüntülenme

En Eski Yaşar Atan Sözleri ve Alıntıları

En Eski Yaşar Atan sözleri ve alıntılarını, en eski Yaşar Atan kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gökyüzündeki yıldızlar çoktan çekip gitmişlerdi uykularına... Yalnızca Şafak tanrıçası gül parmaklı Eos kalmıştı ortalıkta. O da yeri, göğü ve de denizleri habire kızıla, maviye, safran sarısına boyuyordu acele acele...
Güneşin atları Orta Afrika göklerine geldiklerinde de artık iyice alçaldılar ve oralardaki insanların derilerini yakıp kararttılar!..
Reklam
Zeus, oğlu haberci tanrı Hermes'i çağırdı yanına: "Oğlum; şu dünyaya bir şeyler oluyor gene... Biliyor musun, bu inatçı dünyalılar bizleri unutmuşa benziyor... Bizim için kurban filan da kesmez oldular. Hele bir gidip görelim onları..." dedi.
Böylece Salmakis, çok sevdiği Hermafrodit'le tek beden, tek gönül olarak yaşamaya başladı artık gölde ve çevresindeki kırlarda... Batı dillerinde hem erkek, hem kadın yaradılışlı kişileri anlatmak için kullanılan "hermafrodit" sözcüğü, işte bu iki mutsuz sevgilinin serüveninden kaynaklanıyordu...
Bir ara bakışları Suriye üzerinde odaklandı. Orada, denize yakın evinde, güzeller güzeli, Asya kıtasının en ünlü kızı Evropa (Europa) daha yeni uyanmış, bahçedeki çiçeklerini suluyordu. Bu güzel kızı gözüne kestiren Zeus o gece onun düşüne girdi.
Kahramanımız Herakles, bu bahçeleri bulabilmek için hep batıya doğru gitti. Bu arada yolu üstünde önüne çıkan, Avrupa'yı Afrika'ya bağlayan dar ve eğreti boğazı daha da genişletti ve bu boğazın birbirine bakan her iki yüzüne, birbirleri üstüne yıkılıp yeniden birleşmesinler diye, denizin içinden yükselen kalın ve heybetli direkler dikti. İşte Avrupalıların "Herakles Direkleri" adını verdikleri Cebelitarık Boğazı da böyle oluştu...
Reklam
Bir süre sonra Kliti'ye sırılsıklam tutulan ışık tanrısı Apollon da, hep beni gözleriyle izlesin diye bu güzel sarışın kızı, sapsarı bir çiçeğe dönüştürüverdi! Ve bu güzel sarı çiçeğe, "güneşçiçeği" adını taktı yöre halkı.
Tanrıların bu kaçamak aşkından dünyalar güzeli bir erkek çocuk dünyaya geldi. Ve kendi adları olan Hermes-Afrodit sözcüklerinden oluşan Hermafrodit adını verdiler bu güzel bebeklerine...
Heykeltıraşımız heykeliyle öylesine çok ve inceden inceye ilgilendi ki, sonunda başka bir heykel yontmak bile içinden geçmez oldu. Daha sonraki günlerde, heykelinde yontulup düzeltilecek taraf bulamayan Pigmalyon, bu kez de ona gerçek ve sınırsız bir tutkuyla bağlanmaya başladı. Ona tanrıçalara yaraşan giysiler, ayaklarına en gözalıcı ve en usta ellerde örülmüş çoraplar, gösterişli ayakkabılar giydiriyordu artık. Daha sonraki günlerde de geceleri onu yatağına almadan uyuyamaz oldu!..
Reklam
Europa da Suriyeli çıktı
Bir ara bakışları Suriye üzerinde odaklandı. Orada, denize yakın evinde, güzeller güzeli, Asya kıtasının en ünlü kızı Evropa (Europa) daha yeni uyanmış, bahçedeki çiçeklerini suluyordu. Bu güzel kızı gözüne kestiren Zeus o gece onun düşüne girdi. Ertesi sabah da Evropa gördüğü bu düşü kendi kendine yorumlamaya çalışıyordu. Düşünde, şimdiki adı Avrupa olan kıta onu alıp kendi ülkesine götürmek istiyordu. Bu alıp götürme olayının gerçekleşebilmesi için de, Baştanrı Zeus kendisine yardımcı olacağını söylüyordu. Bunun üzerine Asya kıtası da; "Hayır, biz güzel kızımız Evropa'yı başka yerlere vermeyiz; o bizim öz kızımızdır!" diye diretiyordu.
Semiramis/ Barışla özdeşleşen güvercinler
"Savaştan savaşa koşmak, insanları boğup onları talanlamak, taht ve tapınaklar kurmak yerine, bir zamanlar beni besleyen ve kurtaran güvercinler gibi, Mezopotamya'daki acılı halkın bir güvercini olabilseydim keşke!" diye hayıflandı içi yana yana...
Eko
Dağlarda bayırlarda yalnız başına gezip tozan, gönlünce ezgiler söyleyen güzeller güzeli bir orman perisiydi Eko... Bu güzel perikızı, şerrinden ürktüğü Baştanrı Zeus'un yeryüzündeki kaçamak aşk serüvenlerine birkaç kez yardımcı olmak zorunda kaldı... Zeus'un karısı tanrıça Hera bunu öğrenince de öfkeden küplere bindi ve ceza olarak Eko'nun dilini kestirdi! O yüzden de zavallı perikızı artık şarkı söyleyemez, kimselerle konuşamaz oldu... Karşısında konuşan birinin yalnızca son sözcüğünü tekrarlayabilen bir çeşit "yankı"ya dönüştü. Zaten "Eko" adı da "yankı" anlamına geliyordu...
... kıtalar ve denizler tanrısı Poseydon; dünyamızın gizemlerini çözmeye kalkmak gibi iyileştirilemez bir hastalığı olduğunu bildiği insan denen o tuhaf yaratıkların, bir gün kalkıp o uçsuz bucaksız enginlere açılacaklarından, kendi egemenliği altındaki denizleri ve kıtaları zaptetmeye kalkacaklarından kuşku duymuyordu. Bunu engellemek için de doğan çocuklarını her zaman çok güçlü devlere dönüştürüyor ve uzak denizlerle karaların fethine kalkışacak o meraklı yaratıkları çiğ çiğ yemeleri için, onları dünyamızın çeşitli limanlarına bekçi olarak yerleştiriyordu...
Binyıllar süresince denizlerin ve de karaların gizemlerinin çözülmesi tanrılarca insanlara yasak edildiğinden, oralar tanrıların yerleştirdiği insan yiyici canavarlarla kaynaşıyordu! Buna karşın Odisseus'un uzak karalara ve denizlere açılması; oraların gizemlerini çözmeye kalkması, aslında insanoğlunun özgürleşip bilim yoluyla evreni fethetmesi bağlamında, sözde tanrı dayatmalarına karşı giriştiği bir başkaldırıdan başka bir şey değildi...
70 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.