Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Agah Özgüç

8.0/10
44 Kişi
143
Okunma
10
Beğeni
3.022
Görüntülenme

Agah Özgüç Sözleri ve Alıntıları

Agah Özgüç sözleri ve alıntılarını, Agah Özgüç kitap alıntılarını, Agah Özgüç en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü çıkışlı bir yönetmen olan Metin Erksan, bu arada da Kamera takma adıyla sinema eleştirileri yazmaktadır. Aşık Veysel'in hayatı üzerine kurduğu "Karanlık Dünya", Erksan'ın "ilk film denemesi" olmasına karşılık ilginçtir. Türk sinemasında "ilk gerçekçi köy filmi" olarak dikkati çeker. Erksan bu gerçekçi çizgiyi "Yılanların Öcü"yle (1962) ve 1964 Berlin Film Şenliği'nde "en iyi film" seçilen Altın Ayı ödüllü "Susuz Yaz''la sürdürecektir. Bu ara da bir kent filmi olan "Gecelerin Ötesi'yle de Türk sinemasın da "toplumsal gerçekçilik" adıyla yeni bir akımın oluşmasını sağlayacaktır. Erksan, gerçekte bir "tutku sinemacısı"dır. Bu "tutku", yönetmenin dünyasında bir "kara sevda"dır. Örneğin "Acı Hayat "ta böyle bir tutkuyu anlatırken, sınıfsal çelişkileri de ortaya koyar. 1965'de yönettiği "Sevmek Zamanı" ise, ne kadar soyut bir dünyayı sergilerse de bir "tutkunun şiiri"dir. "Sevmek Zamanı'nın atmosferine son derece uygun düşüp yakaladığı bu "şiirsel estetik", Metin Erksan için olsun, Türk sineması için olsun bir zirvedir. Ve "Sevmek Zamanı" Erksan'ın en kişisel filmidir.
Sayfa 22
Müslim kadınların resmi devlet dairelerinde memurluk, tüccar yanında yazıcılık, veznedarlık, sokaklarda satıcılık, hatta ellerinde resmi vesika ile fahişelik etmesine müsaade edildiği halde bir sanat mesleği olan tiyatroculuğa girmesini yasaklayan hiçbir neden olmaması gerekir...
Reklam
Demek ki iki Yılmaz güneyden biri fazlaydı. Ama hangisi? içmeyince tıpkı bir "kuzu" olan Yılmaz Güney mi? Yoksa alkol aldıktan sonra kişilik değiştirip "kurt" olan Yılmaz Güney mi?
Kırsal kesimin, kenar mahallenin Türk kadını, genel yapısı içinde yalnızdır, eziktir. Erkeğini sevdiği gibi bağışlamasını da bilir. Giderek de sömürülür ve toplumun dışına itilir
1915'de Harbiye Nazın Enver Paşa, Almanya gezisini bitirip yurda döndüğünde, orduya bağlı bir sinema dairesi kurulmasını emreder. İlk kez belge film çekimleriyle faaliyete geçen bu askeri yapımevinin başına önce Sigmund Wcinberg getirilmiş sonrasında da yerine ise bu yardımcısı Fuat Uzkınay tayin edildi.
Sayfa 26 - YILMAZ YAYINLARI, 1990Kitabı okudu
Reklam
Yurtdışındaki İlk Türk Yönetmeni
1917 yıllarında Sadrazam Esad Paşa'nın oğlu Celal Esat Arseven, yurtdışında "İlk Türk Filmi"ni çekmiştir. Necmettin Molla 'nın Almanya'da Transorient adıyla kurduğu film şirketine çekilen "Die Tote Wacht - (Koruyan Ölü)", bir Faust uyarlamasıdır.
Sayfa 19 - YILMAZ YAYINLARI, 1990Kitabı okudu
yurt dışında çekilen bir Türk filmi olan "Otobüs", ülkemiz sinemasında gösterime girdiğinde yoğun bir ilgiyle karşılanır. Filmin yönetmeni Tunç Okan'dır. Yurt dışına yerleşmeden önce bir sinema dergisi (Ses) yarışması aracılığıyla oyunculuğa başlayıp uzun bir çalışma döneminden sonra film çalışmalarına ara vermiştir. Gerçek mesleği dişçi olan Okan, bir düzine salon ve polisiye türü filmde oynamasına karşılık oyunculuğunu kanıtlayamamış bir jönprömiyedir. Yurt dışına çıktıktan sonra kendi imkânlarıyla yönettiği ve dış göç üzerine kurulan, ilginç bir öyküyü başarıyla sinemalaştırması gerçekten şaşırtıcıdır. Yurt dışında çeşitli ödüller kazanan "Otobüs", bir "ilk film denemesi" olmasına karşılık, yenilikçi bir tavrın getirdiği aşamalardan biridir kuşkusuz.
1970 yılının başlangıa "ulusal sinema" tartışmalarının ardından yeni bir düşünce akımını getirecektir. Yücel Çakmaklı'nın yönettiği "Birleşen Yollar", "milli sinema" ya da "İslami sinema" akımının öncüsü olarak dikkati çeker. Sinema eleştirileri yapan Yücel Çakmaklı (1937) Yeşilçam'da bir sü re asistan olarak çalıştıktan sonra yönetmenliğe başlar. Geliştirdiği düşünce yapısı aynı akımın diğer temsilcileri arasında bazı tartışmalara yol açıp, kimi yandaşlarıyla uzlaşmazlığa düşerse de Çakmaklı, "Çile" (1972) "Zehra" (1972) ve "Oğlum Osman" (1973) gibi "milli sinema" üzerine temellendi rilmiş filmlerle "İslami sinema hareketi'ni sürdürür. Çünkü, Yücel Çakmaklı bu akımın sinemadaki kuramcısıdır.
1965 yılının dinsel ağırlıklı "hazretli filmler modası", Nuri Akına'nın "Hazreti Yusuf'un Hayatı"yla başlar. Akıncı (1924-1977) sıradan bir piyasa yönetmenidir. Başrolünü Yu suf Sezgin'in oynadığı film tüm Anadolu bölgelerinde bek lenmedik ticari bir başarı sağlar. Daha önceki yıllarda da belli süreler içinde bu tür filmler çevrilmiştir, ama hiçbiri Akıncı'nın elde ettiği ticari başarıya ulaşamadığı gibi böyle bir modayı gerçekleştiremez. "Hak Yolunda Hazreti Yahya" (Muharrem Gürses), "Hazreti Eyübün Sabn" (Asaf Tengiz), "Hazreti Ayşe" (Nuri Akina) bu modanın öteki filmleridir. Ve tümü de dinselliği sömüren, özellikle de Anadolu seyircisi nin duygularıyla oynayan filmler olmaktan öteye geçemez.
Sayfa 41
Reklam
Gerçek bir lider ♡∞
Atatürk, bir gün Halide Edip Hanımı çağırmış Çankaya'ya. Ona demiş ki: İstiklal Harbi bitmiştir. Her harp başlar ve biter. Ama önemli olan, biten harbin yaralarını mümkün olduğu kadar çabuk sarmak ve hayatı normal akışına sevk etmektir. Bunun için kitlelerin heyecanını ayakta tutmak mecburidir. Yine bunun için romanlar, hikâyeler, piyesler yazılmalı, filmler çevrilmelidir. Senin o "Ateşten Gömlek" romanın var. İşte onun filmi yapılmalı. Halkımız neler çektiğini hiç unutmamalı, hep bilmeli ki, bugünün kıymetini takdir etmeli. "Ateşten Gömlek" filminde mutlaka Türk kadınları rol almalı ve oynamalı...
Ne var ki Ajda Pekkan, seyirciyle bir türlü özdeşleşememişti. Türk film seyircisine itici bir tip olarak gelmesi Ajda Pekkan'ı kişiliğini bulamadan sinemadan koparmıştı. Filiz Akın ise modern bir sarışın olmasına karşılık, sempatisi ile belli bir - ölçü içinde olsa da, seyirciyle diyalog kurabilmeyi başarabilmiş ve romantik, masum yüzlü genç kız tipine oturmuştu.
Sayfa 32 - Broy Yayınları, 1988Kitabı okudu
Aynaya baktığımda kendimi tanıyamıyorum. Gittikçe sıklaşan kriz devrelerinde bir gün tımarhaneye tıkılıp ömür boyu oradan çıkmamaktan korkuyorum. Korkularımı kiminle paylaşabilirim? Kim anlayabilir?
Türkiye'de ilk olarak Ankara Sineması'nda kadınlarla erkekler ve Atatürk bir arada film seyrettiler. Kadınlar kendisine dönmüş ve çılgınca alkışlamaya başlamışlardı, öyle ki bir türlü filme başlayamıyordum.
Yurt dışında sinema oyunculuğu yapan ilk Türk: Muhsin Ertuğrul
Muhsin Ertuğrul Çağdaş Türk Tiyatrosunun öncüsü olmasının yanı sıra yurt dışında sinema oyunculuğu yapan ilk Türk'tür. 1915 yılında gittiği Berlin'de, küçük küçük rollerden başlayarak sinema oyunculuğu da yapacaktır. Alman yönetmen Emil Albesle tanışacak ve bir komedi filminde ilk kez rol alacaktır.
Sayfa 19 - YILMAZ YAYINLARI, 1990Kitabı okudu
137 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.