Büyük bir heyecanla başladığım, çok da kolay biten, bütün eksiklerine rağmen sürükleyen bir romandı. 945 yılında Sicilya'da geçen bir hikaye. Bir doktorun bir cinayeti çözümlemesi. Beni en çok ilgilendiren kadim tıp bilimine dair tedavi yöntemleri ve "mizaç" ilmine dair verdiği bilgiler oldu. Bazı bölümlerini çok begensem de genel kanım "konu harcanmış". Bazı bölümlerin gerekliliğini hiç anlayamadım, mesela bir cinayet suçlaması ile yaptıkları arastırmanın ortasında hikaye dinleyen bir topluluğa dahil olup,hikaye anlatma.. Berberî geleneğini verme girişimi kurgunun sonunda değil de onları tanımak için başında olabilirdi. Belki de romanın en güzel ve kıymetli cümleleri şunlardı:
"....Şafakta müminlerin kalbi uyanır. Zamanında kalkmayan, her zaman geç kalacaktır. Daha sonra ne yaparsa yapsın daima gecikir. Rüyadaymışçasına kosturarak, insanlara ya da işlere yetişmeye çalışır. Aslında bir adım bile iletlemez zira gerçekte kalbi uykudadır. Hiç uyanamama riski vardır üstelik! Gün be gün bu gecikmeler birikir, sonra aniden ölüm gelir...."