İnsanların çektikleri bütün meşakkatler hep baş olma sevdası ve nefsin şiddetli arzulan için. Bütün hesapları da, gene baş olma ve nefsin arzularını tatmin etme üzerine. Bütün gâyeler bu ikisinde toplanmış...
Rivâyete göre Allah Teâlâ Hz. Musa'ya [aleyhisselâm] şöyle buyurmuş:
"Ey Musa! Benim hazinemde olmayanlarla bana yaklaş." Hz. Musa, "Aman ya Rab, sen âlemlerin Rabbisin. Hangi şey senin hazi nelerinde noksan olabilir?" diye sordu. Bunun üzeri ne Cenab-ı Hak, "Ya Musa! Bilmiş ol ki benim hazinelerim, büyüklük, kahır ve galebe (başkalarına üstün gelmek), celal ve ceberut ile doludur. Öyle ise sen bana bunların zıtları olan alçak gönüllülük, kalp kırıklığı ve miskinlik sıfatlarıyla yaklaş. Ben, benden korktuklan için kalpleri kırık, mahzun olanların yanındayımdır. Ya Musa, bana yakınlık peydahlamış olanlar, şu vasıflardan daha yüce vasıfla yaklaşamamışlardır."
Kim Allah'a teveccüh eder, O'ndan hoşnut olursa, Allah da onu kendinden taraf, razı ve hoşnut kılar.
يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةٌ
"Ey itminana ermiş ruh, dön Rabbine; sen O'ndan razı, O senden razı olarak." (Fecr, 89/27-28)
Dünyada iken Allah'a [celle celâluhû] dönüş yapanın, ahirette Allah'a dönüşü, onun huzuruna varışı elbette bir hoşnutluk dönüşü olur da isteksiz, zoraki bir dönüş olmaz.