Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahmed Paşa

Ahmed PaşaAhmet Paşa Divanı yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
10
Okunma
10
Beğeni
1.585
Görüntülenme

Hakkında

Asıl adı Ahmed’dir. Kaynaklarda doğum tarihiyle ilgili bir kayıt bulunmamakla birlikte muhtemelen 830/1426 yılı civarında doğmuştur. Babası, Sultân II. Murâd devrinin (sal. 1421-1451) tanınmış kazaskerlerinden Veliyüddîn bin İlyâs (ö. 1432)’tır. Veliyyüddîn Efendi bizzat şiirle meşgul olmanın yanında sanatçıları himaye etmiş bir zattır. Ahmed Paşa, takriben Sultan II. Murâd zamanında (sal. 1421-1451) Osmanlı Devleti’nin başkenti olan ve zamanın önemli kültür sanat merkezlerinden biri konumunda bulunan Edirne’de tahsil gördü. Şiirlerinden iyi bir medrese eğitimi aldığı, Arapça ve Farsçanın yanında devrin geçerli ilimlerini öğrendiği anlaşılmaktadır. Öğrenimini tamamladıktan sonra babasının da yardımıyla Bursa’da Murâdiye Medresesi’nde müderris olarak ilk görevine başladı. Daha sonra 855/1451-52 yılında Edirne’ye kadı tayin edildi. Ahmed Paşa, Fâtih Sultân Mehmed (sal. 1451-1481) tahta geçtiğinde yazdığı şiirlerle onun dikkatini çekerek beğenisini kazandı. Kendisi de Avnî mahlasıyla şiirler yazan, şairleri, bilim ve sanat adamlarını seven, koruyan Fâtih, dönemin önemli şairlerinden Ahmed Paşa’ya da büyük bir ilgi gösterdi. Paşa, bu dönemde kısa zamanda yükseldi. Fâtih, onu önce kazasker, sonra da kendine musahip (sohbet arkadaşı) ve hoca tayin etti. Arkasından da payelerin en yükseği olan vezirlik rütbesini verdi. Ahmed Paşa’nın böyle hızla yükselmesinde; büyük bir şair olmasından ve padişahı methederek onun beğenisini kazanmasından çok, ince zekâsının yanı sıra özellikle devlet adamlığı konusundaki kabiliyetinin ve bunu kullanarak gösterdiği başarının payı fazladır. Şu anekdot, hem Ahmed Paşa ile Fâtih’in yakınlığını hem de Paşa’nın kıvrak zekâsını göstermesi bakımından ilginçtir: Ahmed Paşa’nın sakalını yolma huyu vardır. Fâtih Sultân Mehmed, tik haline gelen bu davranıştan rahatsızdır. Alışkanlığından kurtulmasını sağlamak için Ahmed Paşa’nın ellerini bağlatır. Paşa, bir gün musahip olarak padişahın huzurunda iken Fâtih, onun yöneticilik istememe sebebini öğrenmek ister ve nereyi isterse o yerin idaresini kendisine vereceğini söyler. Ahmed Paşa da bu sözden cesaret alarak yer öpüp sakalını yönetme hakkına yeniden kavuşmak istediğini söyler. Yine Fâtih, ağaran sakalını boyayan Ahmed Paşa’ya huzurunda bulunduğu bir gün niçin “nuru karanlığa” tercih ettiğini sorar. Ahmet Paşa da yalancının yüzünü karaladığını söyleyerek aslında genç olduğu halde ak sakalın kendisini yaşlı gösterdiğini ima eder (Kutlar Oğuz 2012: 454). Ahmed Paşa’nın, İstanbul muhasarası sırasında Fâtih’in yanında bulunması ve kuşatmanın sonuna kadar hizmetinde olması sultanın ona verdiği değerin önemli göstergelerindendir. Paşa, İstanbul fethedildikten sonra da sarayda büyük bir hürmet görmüş ve imtiyazlı şahıslardan biri olmuştur. Devrin ileri gelen devlet adamlarıyla da sıkı bir ilişki içindedir. Bu dönemde “hâce-i şehriyârî” olan Paşa, birçok şairi Fâtih Sultân Mehmed’e tanıtarak onlara aylık bağlanmasını sağlamıştır. Ahmed Paşa’nın Fâtih’e çok yakın olması, ondan büyük ilgi görmesi, gerek bilim ve şiir gerekse devlet adamlığı konusundaki üstün yeteneği ile başarısı pek çok kişinin kıskançlığına yol açmıştır. Bu kıskançlığın etkisiyle Ahmed Paşa’nın gençlerle ilgilendiğine dair iftira ve dedikodular yayılmıştır. Söylentileri duyan Fâtih de öfkelenerek şairi görevinden azletmiş, bir rivayete göre sarayda Kapıcılar Odası’na, bir rivayete göre de Yedikule’ye hapsettirmiş, Ahmed Paşa, hapishanede iken “kerem” redifli meşhur kasidesini yazıp padişaha gönderince ölümden kurtulup günlük otuz akçe ile Bursa’ya sürülmüş, burada kendisine sırasıyla Orhan, Murâdiye ve Emîr Sultân vakıflarının mütevelliliği verilmiştir. Ahmed Paşa, gözden düşüp İstanbul’dan uzaklaştırıldıktan sonra bir daha oraya dönememiştir. Ancak şair, İstanbul’dan ve saraydan ayrıldıktan sonra kendisini tamamen şiir yazmaya vermiş ve eski mutlu günlerinin hasretini şiirlerine aksettirmiştir. Bursa’da yazdığı bazı şiirlerinden, verilen görevleri beğenmediği ve bunlardan bağışlanmayı istediği anlaşılmaktadır. Söz konusu şiirler üzerine Fâtih, Paşa’yı önce Eskişehir’de Sultanönü, daha sonra da Tire ve Ankara sancak beyliğine tayin etmişse de Ahmed Paşa kimi şiirlerinde, kendisine tevdi edilen bu görevleri de beğenmediğini ve Ankara’dan ayrılmak istediğini belirtmiştir. Ancak muhtemelen o sırada padişahın ölümü, şairin isteklerinin yerine getirilmemesine sebep olmuştur. Sultân II. Bâyezîd tahta çıkınca Ahmed Paşa buna tarih düşürmüş ve yeni padişaha birçok kaside yazarak onun da iltifatını kazanmıştır. II. Bâyezîd, şairi Bursa sancakbeyliğine tayin etmiş ve Ahmed Paşa, ömrünün sonuna kadar bu görevde kalmıştır. Kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamakla birlikte Mısır Memlukları ile Osmanlı ordusu arasında yapılan bir muharebeye Ahmed Paşa’nın sancakbeyi olarak katıldığı tahmin edilmektedir (Kutluk 1997: 24). Ahmed Paşa’nın ailesi hakkında kaynaklarda yer alan bilgiler oldukça azdır. Paşa hiç evlenmemiştir. Hatta Fâtih’in Paşa’nın evlenmemesine de neden gösterilen kimi dedikoduların doğruluğunu sınamak için cariyelerinden Tûtî’yi kendisine gönderdiği ve Paşa’nın adı geçen cariyeden bir çocuğu olduğu yolunda bir anekdot (Kutlar Oğuz 2012: 454) bulunsa da kaynaklarda bunu destekleyecek başka bir bilgi bulunmamaktadır. Bilindiği kadarıyla Ahmed Paşa’nın bir de erkek kardeşi vardır. 902/1496-97 yılında Bursa’da vefat eden Ahmed Paşa’nın ölümüne “Göçdi meded şâ’ir-i Rûm” mısraı ile tarih düşürülmüştür. Paşa’nın mezarı, Bursa’da Murâdiye Camii yakınında kendi yaptırdığı medresenin yanındaki türbededir. Harabe olan türbesi son yıllarda tamir edilmiştir. Sehî Tezkiresi'nde (İsen 1998: 62) Ahmed Paşa’nın Leylâ vü Mecnûn yazdığı belirtilse de bu mesnevî günümüze ulaşmamıştır. Şairin eldeki tek eseri Dîvân’ıdır. Dîvân’ında 34 kaside, 352 gazel, 2 terci-i bend, 1 terkib-i bend, 14 kıta, 39 nazm, 28 tarih manzumesi ve 48 müfred bulunmaktadır. Eser, Ali Nihat Tarlan tarafından 15 yazma nüshası karşılaştırılarak 1966 yılında yayınlanmıştır. Daha sonra bu çalışmanın popüler neşri yapılmıştır (Tarlan 1992). Kimi mecmualarda Ahmed Paşa’nın Dîvân’ında yer almayan başka şiirleri de vardır. Ahmed Paşa, Bursa’da bir yandan yöneticilik yaparken diğer taraftan edebi sohbetler tertip etmiş, devrin şair ve yazarlarını bir araya getirip kabiliyetli şairlerle ilgilenerek onların yetişmesini sağlamıştır. Şiirden anlayan, şiire değer veren bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Paşa, daha küçük yaşlarda şairlik yeteneğini geliştirme imkânı bulmuştur. Kabiliyetli ve kuvvetli bir şair olduğu için devrinde takdir edilip kısa zamanda meşhur olmuştur. O, XV. yüzyılda Osmanlı şiirini tesiri altına alan ve divan şiirinin gelişmesinde önemli rol oynayan büyük ve tanınmış şairlerden biridir. Şöhretinin Osmanlı topraklarının dışına taştığı ve Orta Asya’ya kadar gittiği de hakkındaki rivayetler arasındadır. Ahmed Paşa’nın tesiri, yaşadığı yüzyılla sınırlı kalmayıp asırlarca devam etmiştir. Usta bir şair olan Ahmed Paşa, divan şiirinin gelişmesinde bir merhale olduğu için de kendi devrinden başlayarak Tanzimat dönemine kadar bütün kaynaklar ondan hep övgüyle bahsetmişlerdir. Kaynakların çoğu onun Osmanlı şiirine güzellik ve parlaklık getirdiğini belirtip onu büyük bir şair olarak kaydetmişlerdir. Şair hakkındaki bu görüş günümüze kadar gelmiştir. Ancak bazı tezkireciler ve şairler ise (Canım 2000: 156) Ahmed Paşa’yı İran edebiyatının tesiri altında çokça kalmakla ve şiirlerindeki manaların birçoğunu İranlı şairlerin divanlarından almakla suçlamışlardır. Bunların Ahmed Paşa’yı İran edebiyatını taklit etmekle suçlamaları kıskançlıktan kaynaklanan bir mübalağadır. Çünkü XV. asırda Osmanlı edebiyatı gelişme dönemindedir ve bu sebeple de Osmanlı şairlerinin çoğu İran edebiyatından yararlanmıştır. Dolayısıyla böyle bir etkileşim o dönem için gayet doğal bir durumdur. Ahmed Paşa’yı çekemeyenlerin ortaya attıkları diğer bir iddia da şöyledir: Güya Alî Şîr Nevâyî, Sultân II. Bâyezîd’e otuz üç gazel yollamış, padişah da bunları Ahmed Paşa’ya göndererek nazire yazmasını emretmiş, şair de bu gazellere nazire yazdıktan sonra üslubu güzelleşmiş ve herkes tarafından beğenilmiştir. Nitekim Ahmed Paşa’nın, Sultân II. Bâyezîd devrinden önce Anadolu’da “Sultânü’ş-Şu’arâ” unvanıyla büyük bir şair olarak tanınması bu söylentinin asılsızlığını göstermektedir. Şu anekdot, onun şairlik kudretine olan güvenini ve edebî muhitlerdeki yerini göstermesi bakımından anlamlıdır: Ahmed Paşa, Alî Şîr Nevâyî’nin bir şiirine nazire yazıp Fâtih’e göndermiş, şiiri beğenerek Ahmed Paşa’yı Bursa mütevelliliğine atayan Fâtih, bir gün Paşa’ya “Sen mi iyisin yoksa Necâtî mi?” diye sormuştur. Ahmed Paşa da Necâtî’nin asıl adının Îsâ ve kendi adının da Ahmed olmasına istinaden “Îsâ’nın dirisindense Ahmed’in ölüsü iyidir.” cevabını vermiştir (Kutlar Oğuz 2012: 455). Ahmed Paşa, çok sayıda genç şairin yetişmesine öncülük etmesi, nazire yazması ve özellikle tarih düşürmesiyle meşhurdur. Tarih düşürmede diğer şairlere öncülük etmiştir. Nef’î’ye kadar kaside sahasında üstat kabul edilen Paşa, gazelde de Osmanlı edebiyatının usta şairlerinden biridir.
Unvan:
Divan Şairi
Ölüm:
Bursa

Okurlar

10 okur beğendi.
10 okur okudu.
8 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Kimse yâri düşte görüp ‘âşık olmasun deyü Halkı uyutmaz benüm etdügüm efgân her gice ............................................... Kimse yarini görüp uykusunda aşık olmasın diye Halkı uyutmaz benim ettiğim âh her gece
Reklam
Âh kim ömrüm cihân mülkünde cânânsuz geçer Men cihân mülkün neyleyem, çünki cân ansuz geçer.
Bunu zor çevirdim :)
Ben zerre gün yüzün nice görem ki afitab Her gün cihanı geşt eder ol mehlika için Ay senin Güneş yüzüne benzemek için her gün cihanı dolaşır, Ama kazanamaz kaybeder Husuf'a(ay tutulması) uğrar
Gamun bir ton giydirdi egnüme kim Ne etek bellidir onda ne yaka Gam kıyafetini üstüme giydirdi yar Ne eteği var ne yakası
“Cânıma bir merhaba sundu ezelden çeşm-i yâr Öyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim.” ✨
Ahmed Paşa
Ahmed Paşa
Başı Sınuklar İçin Kılavuz
Başı Sınuklar İçin Kılavuz
Ahde vefâ eylemedün öyle mi Terk-i cefâ eylemedün öyle mi Bir dem ayağun tozunu gozüme Kuhl-i cilâ eylemedün öyle mi Gül yüzüne karşı gönül bülbülin Perde-serâ eylemedün öyle mi
Ahmed Paşa
Ahmed Paşa
Reklam
Cihan güzelleri hep bi-vefâ imiş bildük Gönül vefâsuza virmek hata imiş bildük Anı ki cân u cihandan aziz sanurduk Diriğ ömr gibi bi-vefâ imiş bildük
Ahmed Paşa
Ahmed Paşa

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
80 syf.
7/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
İskender Pala Ahmed Paşa’ya ait 33 gazeli asıl hallerini de ekleyerek derlemiş, çok da güzel bir iş yapmış. Ahmed Paşa divan şiiri açısından da son derece önemli bir yere sahiptir. O dönemki İran şiirlerine olan özenmeyi adeta çok az bir seviyeye çekmiştir. Zaten kendisi de divan şiirinin kuruluşunu tamamlayan kişi olarak görülür. Ahmed Paşa’nın hayatını okuyunca gerçekten donanımlı biri olduğunu anlıyorsunuz. Üstüne gazellerini de okuyunca bu fikriniz de iyice pekişiyor. Gazellerin hepsinde aşk ve buna bağlı olarak (çoğunlukla) sevgiliye yakınma var. Beni en çok etkileyen nokta da bu yakınmaları dile getirirken inanılmaz metaforlar kullanması. Gazellerinde tarihi ve dini kullanarak öyle keskin göndermeler yapıyor ki hayran olmamak elde olmuyor. Bunları yapması da zaten daha önce dediğim gibi ne kadar donanımlı olduğunun bir kanıtı. Bir başka güzel nokta da gazelin doğasında olan ara ara kendisine seslendiği son kısımlar. Zaman zaman kendisine acınmasını gerektiğini dile getirip zaman zaman da kendisinden yakınması pek şahane örneklerdi. Ahmed Paşa’nın tüm şiirlerinin olduğu divanının basımı da umarım yapılır. Sanırım 60’lı yıllarda yapılmıştı böyle bir çalışma ama günümüzde maalesef böyle bir basımı yok. Gene de bu kitap Ahmed Paşa’yı tanımak adına bir basamak olabilir. Tavsiye ederim.
Ahmed Paşa
Ahmed PaşaAhmed Paşa · Kapı Yayınları · 20057 okunma