Dağıstan (Lezgi) kökenli tarihçi; yazar. 1859 yılında Kafkasya da Dağıstan bölgesinde doğdu. 0ğrenimini Rus askeri okullarında yaptı.
Yüzbaşı iken Rusya''yı terkederek İstanbul''a geldi ve Osmanlı ordusunda görev aldı. Sultan Abdülhamid II'' nin Hassa Süvari alayı''nda bulundu. Daha sonra, Mısır Fevkalâde Komiserliği''ne atanan Gazi Ahmed Muhtar Paşa’nın yaveri oldu. 1899 yılı Kasım''ından başlayarak Kahire''de, Sultan Abdülhamid istibdadına karşı Osmanlı liberallerinin fikirlerini yayan "Sancak" (1899-1907) adlı gazeteyi yayınlamaya başladı. "Sancak" özellikle Abdülhamid tarafından ortadan kaldırılan 1876 Anayasasının ilanı için yürütülmüş olan mücadele dönemine ve onun saltanatının ilk yıllarına ilişkin tarihi yazılara yer veriyordu. Gazetenin başlığı altında çapraz iki bayrakla birbirine kenetlenmiş iki el amblemi yer alıyordu. Ahmed Saib başlangıçta "Jöntürk" lerin yerel örgütlerine katılmayı istememişti. Fakat Osmanlı İmparatorluğu''nun dağılmasını istemediği ve "merkezcilik" taraftarı olduğu için 1902 yılında Paris''te toplanan ve bazı Kafkasyalı delegeler arasında kendisinin de katıldığı "Osmanlı Liberalleri Kongresi"nden sonra Ahmed Rıza Bey''in temsil ettiği grubu desteklemeye başladı. Bu grubun Kahire komitesi lideri olarak "Şura-yı Ümmet" (1902-1908) gazetesinin Mısır''da basılmasına ve yayılmasına nezaret etti. Bununla birlikte Ahmed Rıza ve grubuyla uyum sağlayamadı ve 1905 yılı sonlarına doğru onlardan koparak, kendi gazetesi "Sancak"ın yayınını sürdürdü. Buna ek olarak, Abdülhamid yönetimi tarafından ülkeye sokulması yasaklandığı halde tüm ülkede ilgiyle okunan, bir sıra tarihi ve politik eser kaleme aldı ve yayınladı.
1908''de Osmanlı ülkesinde Meşrutiyetin yeniden yürürlüğe girmesi üzerine İstanbul''a döndü. Burada da bazı kitaplarını yayınladı. 1911 yılından başlayarak Dârülfünun da (Universite) Rus Dili Müderrisi olarak Rus dili ve edebiyatı dersleri verdi. 1920 yılında İstanbul''da öldü. Mezarı Erenköy''de Sahrayıcedit mezarlığındadır.
Başlıca Eserleri :
"Vekayi-i Sultan Abdülaziz" (Sültan Abdülaziz dönemi Olayları), "Tarih-i Sultan Murad-ı Hâmis" (Sultan V. Murad Dönemi Tarihi), "Sultan Abdülhamid''in Evâil-i Saltanatı" (Sultan Abdülhamid''in Saltanatının Başlangıcı), "Son Osmanlı-Rus Muharebesi", "Tarih-i Meşrutiyet ve Şark Meselesi Hazırası", "Şark Meselesi'', "Hakayık-ı Tarihiyye ve Siyasiyye" (Tarihi ve Siyasi Gerçekler), "Rehnuma-yi İnkılâp" (Devrim Kılavuzu)... Basılmamış eserleri: "Mısır İngiliz''lerin Eline Nasıl Düştü", "Meşrutiyet Dalgaları", "Ayastefanos Muahedesinden Berlin''e Doğru", "Mısır ve Arabî Paşa Meselesi"...
Artık gizlemeye lüzum görmüyoruz. Bütün dünya tarafından bilinmektedir ki; bizim gerçek amacımız İstanbul'u ele geçirmektir.
(Bir rus gazetesinden alıntı.)
Yakın tarihi ve tüm dünya devletlerinin Osmanlı topraklarındaki emellerini anlamak açısından güzel bir eser olmakla beraber, yazar devrin bazı ileri gelenleri gibi gaflet içerisinde, Abdülhamid Han'a karşı yürütülen menfi propagandaların tesirinde bulunduğundan garazkâr bir tutum sergiliyor. Ve öyle kıymetli bir şahsın böyle iftiralara maruz kaldığını okumak insanı üzüyor. Neyse ki kitabın altındaki notlarda yazılanların doğru olmadığına dair verilen açıklamalar bir nezbe olsun rahatlatıyor.
Yakın tarihimize dair 'doğru' kaynaklardan daha çok kitap okumalıyız diye düşünüyorum.