Gerçekten de dünyada rahat yoktur. Zira şu imtihan âleminin yapısı buna müsait değildir. İmtihanda rahat olmaz. Dış alemde olduğu gibi insanın iç dünyasında da, sürekli bir bahar gözleyemezsiniz. Onun da kışı, yazı, sonbaharı vardır.
Havası daima sakin değildir; şimşeği, fırtınası, kasırgası vardır. Onu da hep aydınlık göremezsiniz; karanlığı, gölgesi, bulutu vardır. Onda da mahsuller bir cinsten değildir; çiçeği, meyvesi, dikeni vardır. Sahası da engebesiz değildir; dağı, uçurumu, deresi vardır.
Artık nur devri başladı. Dost, düşman herkes onu konuşuyor ve bu hâl kıyamete kadar devam edecek. Bediüzzaman ismini duyan herkesin kalbinde, vicdanında, ruhunda şefkat ve hikmet manaları canlanıyor, kimsenin ruhunu korku ve endişe bürümüyor. Elbette ki gençliği imansız ve ahlaksız yapmak için çalışanlar müstesna. Onların bu isimden endişeye kapılmaları gayet normaldir. Zira, bu isim asrımızda "iman ve Kur'an hizmetini" temsil etmektedir.
“Kaderin her şeyi güzeldir.” diyerek, başına gelen her türlü hâdisenin altında rahmet ve hikmeti arar. Dünya ve âhiret saadeti için gerekli her teşebbüsü yapar ve sonunda Allah'ın rahmet ve keremine itimat eder, huzur bulur; kaybettiğine gam çekmez. Geçmişte kaçırdığı fırsatlara ah etmez. Şöyle olsaydı böyle olmazdı yahut, böyle olmasaydı şöyle olurdu gibi lâfların ruha sıkıntı vermekten öte bir fayda sağlamadığını bilir. Mazinin yükünü sırtından atar. Allah'a güvenerek istikbale doğru yol almaya koyulur, huzur bulur!...
Sebeplere teşebbüs etmekle birlikte sonra neticeyi rıza ile karşılamayıp üzülmeli, dövünmeli mi?.. Bunda insanlığı ıstıraba sürüklemenin ötesinde ne fayda umuyorlar?!.. Hassas ruhu ve tahammülsüz bedeni ile, şu aciz insanı nasıl bu ağır yükün altına sokuyorlar!?
Onlara Asr-ı Saadet öncesini hatırlatıp deseniz ki, “o günün insanları kendi yaptıkları putlara taparlarmış”, “böyle saçmalık mı olur” derler. Gel gör ki, kendi yaptıkları onlarınkinden pek farklı değil. Onların elleriyle yaptıklarını, bunlar hayalleriyle yahut vehimleriyle yapmaya çabalıyorlar. Bir de, onların gayesi tapınmak imiş, bunların ki ise ibadetten kaçmak.
Kadınlar, şeytanın ağlarıdır.” (bk. Elmalılı, Hak Dini, s. 1471; Keşfü'l-hafa, no: 2802)
●Kadını “şeytan ağı” olarak tarif eden hadis-i şerif, hem kadınları dikkatli olmağa çağırmakta hem de şehvet esiri erkeklerin gerçekte kimin ağına takıldıklarını haber vermekte ve onları ikaz etmektedir.
Bu hadis ile şehvetine esir olmuş bir erkek, şeytanın ağına takılmış serseri bir balık olarak tasvir edilmektedir.
Biz bir ömür boyu bütün samimi gayretlerimize rağmen, hoşlanmadığımız tek bir huyumuzu değiştiremediğimiz halde, karşımızdaki insanın tek sözümüzle, yahut, kısa bir sohbetimizle bir anda değişmesini bekliyoruz.!
Halbuki Ruhun Islahı Büyük Mes'ele.
Bindiği dolmuşta radyo ve evindeki televizyonda. "En sonunda sen benimsin veya bir gün yine bana döneceksin" yollu şarkılar dinleyen gencin beyni hiç farkına varmadan uyuşturulmakta yıkanmakta ve bu gencimizin akıl planında olmasa bile duygu planında hanım olarak beğendiği bir genç kızın başka erkeklerle düşüp kalkabileceği önemli olanın en sonunda yine kendisine dönmesi oldugunu kabul yoluna sokulmaktadır.