Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ali İbrahim Savaş

Ali İbrahim SavaşOsmanlı Diplomasisi yazarı
Yazar
Çevirmen
4.7/10
3 Kişi
17
Okunma
2
Beğeni
1.038
Görüntülenme

Ali İbrahim Savaş Sözleri ve Alıntıları

Ali İbrahim Savaş sözleri ve alıntılarını, Ali İbrahim Savaş kitap alıntılarını, Ali İbrahim Savaş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlı Devleti tarihinde ilk defa Kırım Savaşı esnasında yabancı ülkelerden borç almaya başladı (1854 ve1855).
Balkanlarda ve Doğu Avrupa'da son derece güçlenen Osmanlı Devleti, dış politikasını ve diplomasisini şu ana esas üzerine oturtmuş idi: Hiç bir Avrupalı Hristiyan devleti eşit hakları hâiz muhatap kabul etmemek ve onlarla hiç bir zaman dâimî barış içinde olmamak.
Reklam
Osmanlı diplomatlarının, devlet tecrübesi çok olan ve devletin onurunu en iyi derecede temsil edebilecek yüksek me­murlardan seçildiğini görmekteyiz. Yabancı bir devletle, bu Hıristiyan olsun veya müslüman olsun, yapılan siyâsî ve diplo­ matik temaslarda görev alan yüksek dereceli memurların, bir diplomat olarak diplomatik protokolü iyi bilmesi gerekmekte­dir. Diplomasi ile alâkalı eserler incelendindiğinde, Osmanh Devleti’nin muhatabı olan devlet diplomatları da, her firsatta diplomat muhatabım taciz etmeyi ve onun şahsında devletinin gururu ve onuru ile oynamayı denemek istemişlerdir, fakat he­men hemen her defasında da, Osmarüı diplomatlarının taviz­siz tavırları karşısında niyederine nâil olamamışlardır
Yabancı elçilerin padişah huzuruna çıkarılması:
Elçiler, pâdişâhın bulunduğu odanın önüne kadar kapıcı- başı refakatinde gelir ve odanın önünde dört çavuş beklerdi. İki çavuş, elçilerin kollarından tutup koltuğuna girer ve pâdi­şâhın huzuruna, âdetâ ayakları yerden kesilmiş bir vaziyette getirirlerdi. Her zaman olmasa da, bu şekilde huzura geti­rilen elçiler, çavuşların zor kullanması ile eğilerek alınları yere değdirilirdi. Orada bulunan bir saray görevlisi, diz çöken elçi­lere pâdişâhın kaftanın kolunu uzatır ve elçinin öpmesini sağlardı.
Fransa, 1797 yılında muzaffer olduğu Italyan seferine kadar Osmanlı Devleti ile iyi geçinmeye gayret sarfetti. Fakat, Fransa’mn Mısır’ı alma niyeti anlaşılınca, Rusya kendi emel­lerini askıya alarak Osmanlı Devletine yardım teklif etti. Bu gelişen olaylar esnasmda Osmanlı Devleti 1798’ de Rusya ve 1799 yılında da İngiltere Ue ittifak antlaşması imzaladı. Daha sonra ise bu ittifaklar tekrar yenilenmiştir.
1720 yılında Viyana'ya gönderilen İbrahim Paşa'nın sefâretnâmesinde, Avusturyalılar, şehre girerken dergâlı-ı âlî yeniçerilerinin elçi­nin arkasından yürümelerini ve tüfenklerini yukarıda değil aşağıda tutma­ larını istemişler, ancak bu istek kabul edilmemiştir. Buna mukabil, İstanbul'a gelen yabancı elçilerin şehre girişlerinde bayraklarını açmaları veya askeri bando kullan­maları her zaman mümkün değildi. Bazen askeri müziğe müsaade edilir­ken, bayraklarını açmalarına izin verilmezdi.
Reklam
1554 yılında İstanbul'a gönderilen Avusturyalı elçi Busbecg, Osmanlıların yabancı elçilere "Casus" muamelesi yaptıklarından yakınmakla, fakat he­men akabinde de bu davranışta pek haksız olmadıklarını vurgulamaktadır.
Arabaya binmek istemeyen osmanlı paşası:
1665 yılında Viyana'ya gönderilen Kara Mehmed Paşa'nın sefâret heyeti­ ne sefâret kâtibi olarak katılan Evliya Çelebi'nin seyâhatnâmesinde, şu bilgiler verilmektedir:"Çûnki ale's-sabah oldı, Paşa'ya başvekil ve Başkomsar ve ikinci vezir huzûr-ı paşaya gelûp, yer öpüp, Çesar size selamlar itdi; buyurun, cümle murâdınuz üzre alayınız olsun, deyü kraldan bir cevâhirli ve sekiz atlı bir Hinto araba getürdiler kim hakka ki, Çasar krala mahsus araba-i murassa'dur kim gören âdemin dîdeleri hîrelenir. Hemân Paşa, ben arabaya binmem ve biz Osmanluyuz, bizüm mutâdımuz kûheylân atlara binüp, cirid oynayup gazalara gitmekdür Bizüm İs­tanbul'da böyle arabalara avratlar biner, bize lâzım değildür
Şu meşhur Fransızlara verdiğimiz kapitülasyonlar:
a) Fransız tüccarlarının Osmanlı topraklarında Türklerin verdiği kadar vergi ödeyerek ticâret yapabilecekler, b) Fransa, Osmanlı topraklarında konsüler yargı organları kuracak ve Osmanlı makamları bu organların verdiği kararları uygulayacak, c) Osmanlı topraklarında yaşayan tüm Fransız yurttaşlarına tam dînî hürriyet tanınıyor ve kutsal yerleri koruma ve bakma görevi veriliyordu, d) Korunma güvencesi olarak Akdeniz'deki Hıristiyan gemi­leri Fransız bayrağı çekeceklerdi.
Sadrazamın kabul ettiği elçinin ülkesi ile iliş­kiler iyi değil ise, sadrazam elçiyi oturarak kabul eder ve bir müddet ayakta bekletirdi.
Reklam
1521 yılında Belgrad'ın fethinden sonra Kanuni Sultan Süleyman, tebrike gelen ve ilişkileri hususunda teklifte bulunan devletlerden sadece Venedik ve Regusalıların istekleri kabul elmiş ve Venedik’e üç yılda bir değiştirmek kaydı ile İstanbul’da elçi bulundurma hakkı vermiştir. Bu antiaşma ile Os­manlı Devleti, düzenlenmesi planlanan Rodos seferinden önce, Adalar Denizi ve Akdeniz'de herhangi bir sorunun çıkmasını önlemek istemiştir.
Kanuni döneminde, Osmanlı Devleti’nin. diplomatik tra­fiğinin doğal olarak Avusturya ile daha yoğun olduğunu gö­rüyoruz; bu dönemde Avusturya, Osmanlı Devleti ne otuz- dört elçi göndermiştir^. Ancak, Akdeniz’ de üstünlüğü Os­manlıya kaptıran Venedik, sürekli dış temsilcilik imtiyazına sahipti. Bu dönem Osmanlı diplomasisinin ihtişamını göster­mek açısından da çok önemlidir. Siyâsî ve diplomatik ihtişamın zirvesinde olmanın bir gereği olarak İstanbul, diplomatik trafiğin en yoğun olduğu bir dünya şehri haline gelmiştir .
Çar'ın imparatorluk unvanını tanıdığımız olaylar:
13 Haziran 1700 (tarihinde) İstanbul Antlaşması olarak imzalanmıştır. Ahidnâmede Rus Çarı'nın imparatorluk ünvanı resmen ta­nınmaktadır. Ancak, Osmanlı Devleti bu hu­susu takip eden yıllarda devamlı müzakere mevzusu yapmış ve buna uy­mamıştır. 1720 yılında yapılan antlaşmada, Çar'ın imparator sıfatiyle tanın­masını teklif eden Rus elçisi Daschkoff'a Bâbıâlî'nin yalnız iki imparator tanıdığını ve bunların da. Sultan ve Roma imparatoru olduğunu söylemiş­lerdir. Bundan sonra, 1741 yılında. 1739 Belgrad Barışı'ndan sonra Rusya'ya giden Mehmed Emnî Paşa tarafından imzalanan temessük ile Osmanlılar, Rus Çan’na imparatorluk ünvanını tanımışlardır.
Diplomasinin kurucusu olarak bilinen Venedik, diğer Av­ rupa devletleri gibi dînî taassupla hareket etmemiş, ilişkide olduğu devletlerin dininden ziyade onlarla yapacağı ticâreti düşünerek hareket etmiştir. Bu sebeple, ticarî menfaatlerine zarar gelmediği müddetçe, Osmanh Devleti’ne karşı düşman­ca cephe almamış, fakat Avrupa’ da sıklıkla oluşturulmaya ça­lışılan haçlı hareketlerini de gizlice desteklemiştir.
Sultanın önünde yeteri kadar eğilmeyen Avustur­yalı elçi Şchwarzenhorn’u (1651), bizzat sadrazam eğmiş ve pâdişâhın kaftanın kolunu öptürmüştür. 1664 yılında İstan­bul’a gelen Avusturyalı elçi Czernin inat ederek eğilmemiş ve çavuşlar tarafından zorla tazime zorlanmıştır.
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.