Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ali Karakoyunluoğlu

Ali Karakoyunluoğluİnsanın Yetkinlik Sevgisi yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
3
Okunma
1
Beğeni
287
Görüntülenme

Hakkında

Okurlar

1 okur beğendi.
3 okur okudu.
7 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Gazâlî’ye göre mademki bilgi, güzelliği ve şerefi itibariyle sevilen bir şeydir ve onunla mevsuf olan için bir süs ve yetkinliktir, o halde sevgiyi hak eden yalnızca Allah'tır. Bilginlerin bilgileri O’nun ilmine göre bilgisizliktir. Asrının en bilgini ile en bilgisizini tanıyan bir kimsenin, bilgi sebebiyle en bilgini terk edip bilgisizi sevmesi mümkün değildir. Allah'ın ilmi ile yaratıkların ilmi arasındaki farklılık (tefâvüt), yaratıkların en bilgini ile en bilgisizi arasındaki farklılıktan çok daha fazladır.
Selef-i salihîn zamanında ‘ilim’ ile kastedilenin Allah'ı ve O’nun ayetlerini, kullarını ve fiillerini bilme olduğunu belirten Gazâlî, İbn Mes‘ûd’un (ö. 32/652-53), Halife Ömer’in ölümü dolayısıyla sarfettiği “İlmin onda dokuzu öldü.” sözündeki ‘ilim’ kelimesini ‘el-ilm’ şeklinde lâm-ı tarifle ifade ettiğine ve el-ilmi Allah'ı bilmek olarak açıkladığına dikkat çeker. Ne var ki ona göre âlimler, bu kelimeyi hususî mânâda kullanmak suretiyle değiştirmişler, çok kere ‘ilim’ kelimesini fıkıh ve diğer meselelerde karşılıklı münazara mânâsında kullanmışlar ve bu mânâdaki ilimle âlim olanları “hakikî âlim”, “ilimde üstad”, “ilimde en büyük” gibi nitelemelerle taltif etmişlerdir. Bu da bu türden münazaralarla meşgul olmayanların, ilim ehlinden sayılmamasına yol açmıştır. Oysa Kur'ân’da ve hadislerde faziletlerinden bahsedilen ilim ve âlimlerin çoğu, Allah'ı ve O’nun fiil ve sıfatlarını bildiren ilim ve âlimler hakkındadır.
Reklam
Sevgiyi yalnızca Allah’ın hak ettiğini düşünen Gazâlî’ye göre kula düşen, bir başkasını Allah'a nispet etmeksizin sevmemektir. Şayet severse, bu onun marifetullah hakkındaki bilgisizlik ve yetersizliğini gösterir. Meselâ Hz. Peygamber, Allah'ı sevmeksizin sevilmez. İlim ve takva sahiplerine yönelik sevgi de böyledir, zira Allah sevildiği için O’nun sevdiği de sevilir. Onlar, hem sevilen tarafından sevildikleri için hem de sevileni sevdikleri için sevilirler. Bütün bunlar, aslın sevgisine (hubb) râcidir.
Gazâlî, insan kalplerini de etkilenen ve değişen ve hatta insanlar tarafından değiştirilebilen varlıklar arasına katmaktadır. Gazâlî, insanın, etki edemediği ve değiştiremediği varlıkları nasıl hükmü altına almak istediğiyle ilgili dikkat çekici şöyle bir fikir ileri sürer: Mevcûdât insanın yerküreye ait şeyler (ardıyyât) gibi kendisinde tasarrufa güç yetirdiği ve Allah'ın zatı, melekler ve gökler gibi kendisinde tasarrufa güç yetiremediği şeklinde ayrılınca, insan göklere ilimle, ihatayla ve esrarına muttali olarak hâkim olmak ister ki bu da bir tür istîlâdır. Zira malum, adeta ilmin altına dâhil olmuş ve ihata edilmiştir. Bu durumda âlim onu istîlâ edendir. Bundan dolayı insan Allah’ı, melekleri, felekleri, yıldızları, göklerin bütün ilginçliklerini, denizlerin, dağların ve gayrının bütün ilginçliklerini bilip tanımak ister. Çünkü bu, onlar üzerinde bir nevi istîlâdır ki istîlâ da bir nevi kemâldir. 53 Demek ki insan, Gazâlî’ye göre etki edemediği ve değiştiremediği varlıkları bilmek suretiyle hükmü altına almak isteyen bir varlıktır.
Gazâlî, insan ruhunun, rablık ve kemâl sevgisiyle ilişkisini şöyle izah eder: Her insan, tabiatı gereği kemâl yoluyla biricik (münferid) olmak ister. Bundan dolayı sûfiyye meşâyihından biri şöyle demiştir: “Hiçbir insan yoktur ki derununda Firavun’un “Ben sizin en yüce rabbinizim!” sözüyle açıkça belirttiği şey olmasın. Ne var ki buna imkân (mecâl) bulamaz.” O bu sözünde doğrudur. Zira ubudiyet nefse galip gelme (kahr) (demek iken), rububiyet tabiî olarak sevilen bir şeydir (mahbûb). Bu (sevgi), Allah’ın şu sözüyle işaret ettiği rabbanî nisbetten dolayıdır: “De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir.” 50 Buna göre insan, kulluğunu nefse karşı mücahede etmek gibi meşakkatli bir işe girişerek gerçekleştirebilecekken, rablığı istemesi için nefse karşı böyle bir mücadele içine girmesine gerek yoktur; bilakis “ruh, Rabbin emrinden” olduğu için rablığı tabiî olarak sevip ister.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok