Alim Yıldız kitaplarını, Alim Yıldız sözleri ve alıntılarını, Alim Yıldız yazarlarını, Alim Yıldız yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evvel senin elinden şekvâya ben giderdim
Alemde âşıkâna bir dâd-hâh olaydı
"Bu dünyada âşıklar için adalet isteyen (adalet dağıtan) bir yer bulunsaydı, buraya giderek, senin elinden (yaptıklarından ötürü) şikayetçi olan ilk kişi ben olurdum"
Anadolu Selçuklu Devleti'nin sona ermesinden sonra kurulan Beylikler döneminde Türk edebiyatı birden bire gelişmeye başlamıştır. Beylerin çoğu Arapça ve Farsça bilmediklerinden dolayı Türkçe eserlerin yazılmasını teşvik etmişlerdir. Ayrıca Karamanoğlu Mehmed Bey, Konya'yı aldıktan sonra Türkçeyi resmi dil ilan etmiştir (1278). Bu nedenle de Anadolu'da Arapça ve Farsça eski önemini kaybetmiştir.
Kelin kız sevinçi küden tünleri
Kür alp er küvençi çeriğ künleri
Küvez alp sekirtip çeriğ sürse bat
Laçin kuş kovar teg töker kanları
"Gelin kız sevinci, zifaf gecesi;
Alpların övüncü, savaş günleri;
Alplar segirtip ordu sürer hızla;
Şahin, kuş kovarca dökerler kanları"
İslâm'ı kabul eden Türkler'in İslâm medeniyet ve kültürüne girmesinde, Araplardan ziyâde İranlıların etkisi daha çok olmuştur. Bir başka deyişle, Islam medeniyet ve kültürü, dünya görüşü ve bunların mahsûlü olan ortak İslâm Edebiyatının iç ve dış yapısını oluşturan öge ve unsurlar İranlıların aracılığıyla Türk Edebiyatı'na girmiştir. Çünkü Türkler, Araplarla değil, İranlılarla komşu ve iç-içedir. Öyle ki, Türklerin kabul ettiği bu yeni dinin, ibadetle ilgili önemli terimlerinden bir kısmı Türk Dili'ne Arapça'dan değil, Farsça'dan girmiştir. Arapça "salať" yerine Farsça "namâz”, “vudu" yerine "abdest", "savm" yerine "oruç (rûze)" ve Türk İslâm Edebiyatının, özellikle, ilk dönem Metinlerinde tesadüf ettiğimiz "ferişteh (melek)" tamâmiyle Farsça'dan dilimize geçmiş kelimelerdir
Türkler, İslâm'ı başlangıçta hemen benimsemiş değildirler. Ancak, zorla, ateş ve kan akıtılması yoluyla da İslâm'ın Türkler tarafından kabul edildiğini söylemek de mümkün değildir.
Türkler, İslam'ı kabul ettikten sonra da Şamanizm'in özelliklerini, gelenek ve göreneklerini devam ettirmişler, hatta kendileriyle birlikte Anadolu'ya taşımışlardır.