Anthony Hope (9 Şubat 1863 - 8 Temmuz 1933) olarak bilinen Sir Anthony Hope Hawkins, İngiliz romancı ve oyun yazarıdır. Özellikle macera romanlarında üretken bir yazardı, ancak ağırlıklı olarak sadece iki kitapla hatırlanır: Zenda Tutsağı (The Prisoner of Zenda, 1894) ve devamı Rupert of Hentzau (1898).
Marlborough'da ve Oxford'daki Balliol College'da eğitim gördü, 1887'de avukat oldu. Altıncı romanı Zenda Tutsağı'nın (1894) ve devamı olan Rupert of Hentzau'nun (1898) ani başarısı onu tamamen yazmaya yöneltti. Bu romanlar, İngiliz Rudolph Rassendyll'in efsanevi Ruritania krallığındaki tehlikeli maceralarını anlatıyordu. Hope'un diğer çalışmaları arasında yüksek sosyete sohbetleri The Dolly Dialogues (1894) ve Cecil Rhodes'un kariyerine dayanan The God in the Car (1894) gibi bir dizi roman yer alıyor.
Hope 1918 yılında "şövalye" unvanına layık görüldü ve kaleme aldığı anıları da Memoirs and Notes (1927) adıyla yayımladı.
Tam adı:
Sir Anthony Hope Hawkins
Unvan:
İngiliz Romancı ve Oyun Yazarı
Doğum:
Londra, Birleşik Krallık, 9 Şubat 1863
Ölüm:
Walton-on-the-Hill, Birleşik Krallık, 8 Temmuz 1933
Anthony Hopkins ' in güçlü sözleri:
′′ Seni sevmeye hazır olmayan insanları serbest bırak
Bu hayatında yapacağın en zor şey.
Seni sevmeye hazır olmayanlara sevgini vermeyi bırak.
Değişmek istemeyen insanlarla zor sohbetler yapmayı bırak.
Varlığına önem vermeyen insanlar için görünmeyi bırak.
İçgüdülerinin etrafındaki herkesin iyi dileklerini
Kidega sitesi yapmış olduğumuz alışverişin yanında hediye kitap olarak gönderdi. Rudolf adlı baş karakterin Ruritanya' da kral olan ve aynı ismi ve fiziki özellikleri taşıyan kuzeninin yerine geçerek ülkenin güvenliği için yapmış olduğu değişimi ele alıyor. Ancak hiç sevmedim ve okurken oldukça sıkıldım.
2019'un ilk gününe hikaye kitabı okuyarak başladım. Hikâye kitabı okumak her yaş için güzeldir, çünkü hep mutlu sonla biterler. Tabi bu kısmen mutlu son ile bitiyor ama olsun adil bir son var yine de hikâyeye yaraşır şekilde.
Zenda MahkumuAnthony Hope · Bilge Kültür Sanat Yayınları · 2003248 okunma
Zenda Mahkumu alışveriş yaptığım kitap sitesinin armağanı olarak gelen -ki böyle durumlarda nerede uyduruk kitap var onu verirler doğruya doğru, hâl böyle olunca da bir müddettir kitaplığımda bekleyen fakat benim kendisinden hiç beklentim olmayarak başladığım ama beni yanıltan kitaptır kendisi. Sıkıcı ve zor okurum diye tahmin etmiştim ki, ters köşe olduğumu ilk sayfalarda anladım. Mizahi anlatım tarzının yanı sıra merak ettiren bir olay örgüsü var. Kendisinin akışını tahmin etsem de bir solukta okudum. Gerçekten bir solukta; sabah başladım akşama bitti. İyi geldi açıkçası, allak bullak bir kafayı kitaba bırakıp, günü kurtardık hesabı...
Kitabın konusuna gelirsek; 19. Yüzyıl kraliyet ailesi desem hemen dış hatlarını tahmin edersiniz. Tabii ki bol entrika, macera, aşk, kahramanlık, ayrılık... Peki sayfa aralarına dalınca, işte orası biraz daha olaylı.
Taç giyme törenine günler kalan ve kıskanç bir kardeşi olan kızıl saçlı bir kralımız var. Tabii ki işin içinde kıskanç bir kardeş olur da o boş durur mu? Hem tacı istiyor, hem de prensesi. Prenses onu istiyor mu peki? Elbette hayır. Hoş kralı da pek istemiyor. Sonuçta krala aşık oluyor ama hangi krala?
Böyle yazdığıma bakmayın aslında çok tanıdık ve basit bir kurgusu var. Birkaç tarihi roman okumuş ve film izlemişseniz çok kolay tahmin ediyorsunuz. Yine de eğlenceli bir kitap. Yazarın kalemi de gayet güzel. Arada anlam karmaşası yaşamadım değil o da büyük ihtimalle çeviri kaynaklı. Dediğim gibi beklentiyi düşük tutup okursanız masal tadında akıp gidiyor. Bir de bu arkadaşın 1952 yılında çekilen bir filmi var, klasik sevenlere duyurulur efenim.
Kitapla ve sevgiyle kalın.