Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Audrey Niffenegger

Audrey NiffeneggerZaman Yolcusunun Karısı yazarı
Yazar
7.6/10
123 Kişi
507
Okunma
22
Beğeni
2.574
Görüntülenme

En Eski Audrey Niffenegger Sözleri ve Alıntıları

En Eski Audrey Niffenegger sözleri ve alıntılarını, en eski Audrey Niffenegger kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Neden aşk, ayrı kalınca çok daha derinden hissedilir?
Sayfa 9
"Kaos daha fazla özgürlüktür. Aslında tam bir özgürlüktür. Ama bir anlamı yoktur. Bir şeyler yapmak için özgür olmak istiyorum ama aynı zamanda yaptığım şeyler bir anlam ifade etsin istiyorum."
Sayfa 87 - Epsilon Yayınevi
Reklam
Her şey, üzerinde düşünmeye başlayana kadar basitmiş gibi görünüyor. Neden aşk, ayrı kalınca çok daha derinden hissedilir?
Ama C'est la vie (hayat böyle). Zaman değişiyor. Ve biz bu anı yaşıyoruz.
Sayfa 165 - Epsilon Yayıncılık, 2. Baskı, Eylül 2009
Henry yanımdan sıvışıp, halının ortasında durarak odayı inceliyor. Bana doğru döndüğünde hiçbir şeyi tanımamış olduğunu fark ediyorum. Odadaki hiçbir şey ona bir anlam ifade etmiyor. Gerçeğin bıçağı daha derine saplanıyor: Geçmişimizin müzesindeki tüm küçük işaret ve hatıralar okuma yazması olmayan birisinin elindeki aşk mektupları gibi.
Sayfa 178 - Epsilon Yayıncılık, 2. Baskı, Eylül 2009
Clare, "Niye bu konuyla bu kadar ilgileniyorsun?" diyor. "Moralim bozuluyor. Bana, ait olduğum zamanın öldüğünü ya da unutulduğunu hatırlatıyor. Bunların hiçbiri artık radyoda çalmıyor. Neden çalmadığını anlayamıyorum. Sanki hiç olmamışlar gibi. O yüzden punk olmaya özenen çocuklar görünce heyecanlandım. Çünkü yaşananların ortadan silinmesini, yok olmasını istemiyorum." "İyi o zaman," diyor Clare. "Sen her zaman geçmişe gidebilirsin. İnsanların çoğu şimdiki zamana kitlenmiş durumda. Sen ise tekrar tekrar geçmişe gidiyorsun."
Sayfa 221 - Epsilon Yayıncılık, 2. Baskı, Eylül 2009
Reklam
"Sonunda kaybetseniz bile hayatta kısa bir süreliğine çok mutlu olmak, bir ömür boyu orta karar yaşamaktan daha iyi değil mi?"
Sayfa 246 - Epsilon Yayıncılık, 2. Baskı, Eylül 2009
"Ne Zaman, ne Mekân, ne Kader, ne de Ölüm arzularıma boyun eğdirebilir en son an gelene kadar..."
Sayfa 256 - Epsilon Yayıncılık, 2. Baskı, Eylül 2009
Ümitsiz anlar, insana ölçüsüz şeyler yaptırır.
Sayfa 275 - Epsilon Yayıncılık, 2. Baskı, Eylül 2009
Sanırım, sanat -ya da herhangi bir şey- yapmanın en zor tarafı, uçucu ve henüz gerçekleşmemiş bir fikrin somutlaştırılması, maddeler dünyasında bir madde, bir cisim haline getirilmesi. Sıradan insanları muhteşem yaratıklara dönüştüren Circe, Mimbue, Artemis, Athena gibi tüm o eski büyücüler, bu duyguyu tanıyor olmalılar. Büyücülerin sırlarını çalıp silahlanılabilir: ah, bak, bu yeni bir şey işte. İstersen ona domuz, savaş, defne ağacı de, istersen sanat adını ver. Büyü, küçük bir büyü, ertelenmiş bir büyü ortaya koyabilirim. Her gün çalışıyorum ama somut hiçbir şey yok. Penelope gibi, dokuyup söküyorum.
Sayfa 290 - Epsilon Yayıncılık, 2. Baskı, Eylül 2009
Reklam
Bedenim bir çocuk istiyordu. İçimde bir boşluk hissediyor ve dolmak istiyordum. Kalıcı olacak birini sevmek istiyordum. Her zaman burada olacak birini. Bu çocukta Henry'den bir şeyler olmasını istiyordum. Henry gittiğinde, tamamıyla gitmiş olmayacak, bir parçası hep benimle kalacaktı. Afet halinde... Yangın çıkarsa, sel olursa... sigorta olarak...
Sayfa 332 - Epsilon Yayıncılık, 2. Baskı, Eylül 2009
Bu anda tüm ümitler zayıf, ufacık. Müzik ve güzellik kederimin tuzu; bir beyaz boşluk buzumu yarıp geçiyor. Kim söyleyebilirdi seks meleklerinin bu denli hüzünlü olduğunu? ya da arzu olarak bilinenin bu engin kış gecesini bir karanlık seline dönüştüreceğini. 23/1/79
Sayfa 346 - Epsilon Yayıncılık, 2. Baskı, Eylül 2009
İlkbahar Bahçesi: bir yaz gemisi kış hayalimin içinden yüzerek geliyor. 6/4/79
Sayfa 347 - Epsilon Yayıncılık, 2. Baskı, Eylül 2009
Koridordan sese doğru ilerliyorum ve başını ellerinin arasına almış, oturma odasında yerde oturan Henry'yi görüyorum. Yanına çömeliyorum. "Neyin var?" diye soruyorum. Henry başını kaldırıyor. Pencereden giren sokak lambalarının ışığında yanaklarından süzülen gözyaşlarının pırıltısını görebiliyorum. "Ingrid öldü," diyor Henry. Ona sarılıyorum. "Ingrid uzun zaman önce öldü," diyorum yumuşak bir sesle. Henry başını sallıyor. "Yıllar, dakikalar... aynı şey," diyor. Konuşmadan yerde oturuyoruz.
Sayfa 500 - Epsilon Yayıncılık, 2. Baskı, Eylül 2009
Benim durumunun asıl inanılmaz yanı, aslında gerçek olmam. Bu gelip gitmelerin, yer değiştirmelerin bir mantığı,bir kuralı var mı? Yerinden kımıldamamanın, her anı şimdiki zamanla doldurmanın bir kuralı var mı?
167 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.