Newsweek'in nasılsa bulabildiği mutlu bir ev kadınının dediği gibi: Bugün elde etiğimiz olağanüstü özgürlükler karşısında selam durmalıyız. Yaşantımızla kıvanç duymalıyız. Üniversiteye de gittim, dışarıda da çalıştım,ama ev kadınlığından duyduğum mutluluk ve huzuru hiç bir şeye değişmem... Annem, babamın işlerine karışmazdı.. o: evden dışarı çıkamaz, çocuklarından bir an bile ayrılamazdı. Oysa benimle kocam arasında tam bir eşitlik var; onunla birlikte iş gezilerine çıkabiliyor ve sosyal uğraşlara katılabiliyorum» zihniyeti içinde yaşayıp gitmelidirler. Onlara göre, ev kadınlığına seçenek olarak gösterilen şeyi, pek az kadın yapabilir.
Ama kızlar fizik öğrenmiyordu: «Kadıncıl» değildi bu. John Hopkins'ten bilim bursu alan bir kız, bursu geri çevirerek bir emlakçının yanına sekreter olarak girdi. Dediğine göre tüm istediği evlenmek,dört çocuk doğurmak ve güzel bir banliyöde iyi bir evde oturmaktan ibaretti.
Dergi sayfalarında, gazetelerde, bakkal duvarlarındaki afişler arasında güzel, sarışın bir kadın resmiyle resmin altında: «Bir kere yaşayacaksam bari sarışın olarak yaşayayım» cümlesi göze çarpıyordu. Amerika'da her on kadından üçü saçlarını sarıya boyamaya başlamıştı. Genç, zayıf mankenlere benzemek için, yemek yerine Metrecal denilen bir tebeşir ürününü yiyorlardı. Konfeksiyoncular 1939'dan beri kadınların vücut ölçülerinin dört beden küçüldüğünü belirtiyordu. Bir konfeksiyoncu: «Giysiler kadınlara uyacağına, kadınlar giysilere uymaya çalışıyor> diyordu.
New York'ta bir hastanede çocuğunu emziremeyeceğini öğrenen bir kadın sinir buhranı geçirdi. Kimi hastanelerde kanserli kadınlar hayatlarını kurtarabilecek bir ilacı almayı reddediyordu. Bunun nedeni, ilacın «kadıncıl olmayan» yan etkilerinin olmasıydı.
Üniversiteye giden kadınların erkeklere oranı 1920de % 47'den, 1958'de % 35'e düşmüştü. Bundan bir yüzyıl önce üniversiteye giriş hakkını elde etmek için savaşan kadınlar şimdi üniversiteye koca bulmak için gidi yorlardı. 1950'lerin ortalarında kız öğrencilerin % 60'ı üniversiteyi evlenmek amacıyla, ya da fazla okurlarsa koca bulamayacakları korkusuyla bıraktı.
“Bence, bugün kadınların temel sorunları cinsellik değil, kişilik sorunudur. Sorunu yaratan, kadınlık gizeminin yaygınlaştırdığı bir gelişim durması, ya da gelişmeden kaçınmadır". (Betty Friedan,