Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Birant Esinoğlu

Birant EsinoğluDinlerin Gizemi yazarı
Yazar
7.9/10
11 Kişi
32
Okunma
2
Beğeni
923
Görüntülenme

En Yeni Birant Esinoğlu Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Birant Esinoğlu sözleri ve alıntılarını, en yeni Birant Esinoğlu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Güç ve denge sorunsalı
Kurban ederek kıtlığa çözüm bulmak, kurban ederek doğanın tanrısal gazabını, öfkesini dindirmek, aynı zamanda yine aynı sebeple Tanrı-Kralları, tanrı taklitlerini veya sıradan insanları bolca yok etmek yalnızca Amerikan halklarında rastlanan bir şey değildir. Onların bu konuda ki yeteneklerinin çokça bilinmesi zamanımıza yakın oluşlarından ve onlar aşağı barbarlık aşamasını geçememişken eski dünyanın çoktan uygarlık aşamasına varmış olmasındandır.
Dramatik şekilde anlatıldığı gibi Aztekler nüfusu azaltmanın yanında protein ihtiyacını insan bedenlerinden karşılamak amacıyla dramatik tanrılar ve dinlerle birlikte vahşi kurban tapınımları yaratmışlardı.
Reklam
Bakire Kadının Kurban Sahnesi
"Ayrıca özel tanrı ve tanrıçaları temsil etmek üzere bazı genç erkekler ve bakire genç kızlar seçilmişlerdi: Öldürülmelerinden önceki yıl boyunca onlara büyük özen ve sevecenlik içinde davranılırdı. Azteklerin dili olan Nahvatl dilinde 16.yy'da yazılmış bir kitap olan Florentine Codex'in de tanrıça Uixtocivatl'ın rolünü üstlenmiş olan bir kadının ölümüne ilişkin şu açıklama yer alır "Ve onlar ancak tutsakları kılıçtan geçirdikten sonradır ki sıra tanrıça Uixtocivatl'ın (taklitçisi)'ne geldi; o kadın en sonda geldi. Onlar işin sonuna vardılar ve görevi onunla bitirdiler. Ve hu yapılınca onlar onu kurban taşının üzerine bıraktılar. Onu sırtüstü uzattılar. Sonra yakaladılar; kollarını ve bacaklarını çektiler ve gerdiler, beli aşağıda göğsü bir hayli yukarıda tuttular ve başını toprağa doğru gerilmiş duruma getirdiler, ve her iki yanı dikenli, kancalı bir kılıçbalığının preslenmiş kılıç benzeri uzantısını kadının ensesine dayadılar ve Cellat oradaydı; ayakta duruyordu. Birden kadının göğsünü kesip açtı. Ve göğsü kesip açınca kan havaya fışkırdı; kaynar gibi köpürüp akarken kan hayli yükseldi. Bundan sonra o kadının yüreğini (Tanrıya) bir sungu olarak havaya kaldırdı. Ve sonra onu yeşil tas çömlek denilen yeşil çömleğin içine yerleştirdi. Ve bu yapılırken yüksek sesle borular çalındı. Ve bu sona erince onlar Uixtocivatl'ın (benzerini) değerli bir örtü altına konmuş olan cesedini ve yüreğini aşağıya indirdiler. "(A.g.e. sf. 152)
Demek ki bizde en gaddar yamyamların artıkları ya da torunları olabiliriz.
Dengesizliğin boyutları o kadar büyük ve kurbanların sayısı o kadar fazladır ki insanı şaşkınlık içinde bırakabilir; "Direkler birbirlerinden bir varadan (Yaklaşık bir yarda) biraz daha küçük aralıklarla ayrılmışlardı ve her biri tepesinden dibine dek çapraz sırıklarla donatılmıştı ve tapınakların her yanında her bir çapraz sırıkta kazığa çakılmış beş kafatası bulunuyordu: ve yazar ile Gonzaloi De Umbiria adında biri çapraz sırıkları saydık, toplamı direklerdeki her çapraz sırıktaki beş kafatasıyla çarparak dediğimiz gibi, 136.000 kafa bulunduğunu gördük" (A.g.e. sf. 160)
Bernadio De Sohogun'un betimlemesi bunu çok açık ortaya koyuyor;
"Onların göğüslerinden yürekleri kopartıldıktan ve çıkan kan su kabağından yapılmış bir kaba döküldükten sonra ki bu kabı öldüren adamın sahibi bizzat aldı, onlar cesedi piramitlerin (tapınağın-bn) basamaklarından aşağı doğru yuvarlamaya başladılar. Ceset aşağıda kare biçiminde ki küçük bir alanda durdu. Orada Quaquacuiltin adını verdikleri bazı yaşlı adamlar onu alıp kendi kabile tapınaklarına taşıdılar, organlarına ayırdıktan sonra yemek üzere parçalara böldüler. "(A.g.e. sf 163)
İnsanlık tarihinde yamyamlık olduğu gerçeğine insan inanmak istemiyor.
Bu alıntıyı yapan yazar açıklamaya itiraz ediyor ve diyor ki madem savaş ve kurban bir nüfus sorunudur, öyleyse Aztekler neden savaş alanında öldürmeyip, tapınakların tepesinde kesmişlerdir? Bunun cevabınıda kendisi veriyor: Besleyip zamanı geldiğinde yemek için. Eğer savaş alanında öldürürlerse besin kaynağı olarak hiçbir işe yaramazlardı.
Reklam
Amerikanın her dönem neden böyle kana susamış olduğu şimdi anlaşılıyor
Bu uygulamaya en iyi örnek Mesomerican halklarıdır. Evcilleştirilecek hayvan bulamayan ve bu nedenle de düzenli tarım aşamasına geçemeyen Aztekler ve Inkalar gibi Amerikan halkları yaygın ve sistemli olarak kurbana başvurdular. "Sherburn Cookka göre Azteklerde savaş ve kurban nüfus artışını düzenlemeye yönelik sistemin bir parçasıdır. Onun yaptığı hesaba göre savaşta ölenlerin ve kurban edilenlerin birleşik etkisi yıllık ölüm oranında %25'lik bir artış meydana getirmiştir.(Yamyamlar ve Krallar. M. Harris sf. 162)
Bir kabilede bakire genç kız ya da kurbanlık çocuk olarak doğduğunu düşün.
Bu yüzden onlarca değişik şekilde kurban ayinleri türetildi. Toplumsal bir ihtiyaç dinsel bir nitelik alıyor, ideoloji tarafından da onaylanıyordu. Zaten Totem yeme (Intişiyuma) şeklinde ki kurban törenleri binlerce yılın yerleşik bir uygulaması olarak vardı. Yeni aşamada (Tanrı aşamasında) kurbanın Totem yemeden başlayarak çeşitlenmesi son derece doğaldı. En önemlisi de tabii ki insan oldu. Bu yüzden Tanrı krallardan, bakire genç kızlara ve küçük oğlan çocuklarına kadar onlarca değişik şekilde insan kurban etme ayinleri türetildi. Bunlar insanlığın çocukluğunda geçici ve zaman zaman başvurulan bir yöntem olmayıp düzenli ve sistemli bir uygulamaydı.
Savaşın doğal bir denge unsuru olduğu zamanlar ve ilk insan kurbanları
Egemen üretim avcılık olduğu sürece ürünlerin artışıyla nüfusun artışı arasında bir dengesizliğin doğması kaçınılmazdı. Gerçekten de nüfus hızla artarken, av hayvanları hızla tükeniyordu. Bu durum kıtlık içindeki insanlara nüfusun azaltılmasını veya ürünlerin bir yol bulunup arttırılmasını yakıcı bir şekilde dayatıyordu. Avcılık ne kadar geliştirilirse geliştirilsin bunu sağlayamadığından ve hatta ekolojik dengeyi insanlar aleyhine giderek daha fazla bozduğundan ürünler artacak yerde eksiliyordu. Dolayısıyla nüfusu bir şekilde azaltmak için Kurban ve savaş yöntemlerine başvuruldu. Savaş zaten komünal yaşamın ayrılmaz bir parçasıydı. Komün kendi dışında hemen her zaman başka komünlerle savaş halindeydi. Fakat savaşın bile yetmediği noktada tek bir yol kalıyordu; o da kurban.
İnsan nerede biter Tanrı nerede başlar.
Örneklerin de gösterdiği gibi Tanrılar soyut bir varlık olduklarında bile insandan ayrılamayacak özelliklere sahiptiler. Yabanıllık döneminde ve barbarlığın aşağı aşamasında insanlar arasındaki eşitlik öyle katıksız öyle saftır ki insanlarla Tanrılar aynı sıradan özellikleri taşırlar. Örneğin "Tanrılar ölümlüdür, korkusuz değil, zaman zaman korkaktırlar, her zaman güçlü değildirler bazen istediklerini yapamazlar, her zaman tinselde değildirler, çünkü insanlarla evlenirler, çocuk doğururlar. Tanrı hep saygın olamamıştır, koruyucuda. Çünkü birçok mitolojide kötü oldukları ve saygı gösterilmediği halde tapınılan tanrılar vardır. Tanrıların yeri her zaman gökkubbede olmayıp, bu nedenle gökselde değildirler vb." Yani özetle insan nerede biter, Tanrı nerede başlar kestirilemez durumdadır.
186 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.