Gerçek hayatta bir şiddet suçuyla burun buruna gelmek iz bırakıcı ve travmatik olabilir. Oysa perdede hoş görülür. Film yalnızca karanlıkta iş yapar, bu nedenle yaşamla arasında güvenli bir mesafe vardır.
Filmler hakkında yazılmış bir kitaptan ziyade sinemanın temel unsurları hakkında yazılmış bir kitap bu. Biraz dolambaçlı bir dili olan yazar ülkesinin en sevilen sinema yazarlarından biri. Yazara dair en mutlu edici yan ise filmler ve türler arasında bir beğeni ayrımı yapmadan sinemanın geneline aşık olması ve haliyle sinemayı elit ve huysuz bir sanat tüketimi formundan çıkarabilmesi. Psycho, Persona, The Godfather (ve Part 2), Citizen Kane gibi filmler başta olmak üzere birçok filme dair faydalı ve isabetli değerlendirmeler de mevcut kitapta. Yaklaşık 250 sayfalık kitabı sinemanın her dönemiyle ilişki kurabilen tüm izleyici ve okurlar rahatlıkla okuyabilir.
Kitabın en şanssız yanıysa Türkçe çeviri anlayışı. Sadece bu kitaba özgü olmayan, genelde sinema kitaplarının çevirilerinde sık karşılaşılan bir durum var: kitapta adı geçen filmlerin orijinal adı yerine Türkçe adını kullanmak. Her ne kadar kitabın arkasında film dizini olsa bile sürekli arkaya bakmanın okuma hızını düşürebileceğini fark eden bir çevirmen olsa ne güzel olurdu. Yalnızca "Köstebek" adı uygun görülmüş en az 5 tane film var. Siz çevirmen olarak metinde orıjinal film adı geçtiği halde onu Köstebek diye yazarsanız biz hangi filmden bahsettiğini -metin de yardımcı olmuyorsa- çözemeyiz. Bu açıdan çevirmen Ayşecan Ay'ın çevirisi özenli, iyi, hoş ama "düşüncesiz" bir çeviri...
Sinemayı çok seven biri olarak sinema hakkında okumak son derece keyifli bir aktivite oldu benim için.Diego Velázquez'ın Las Meninas tablosuyla başlayarak görselliğin ,kurgunun ve sinemanın tarihsel akışını veren çok bilgilendirici ve doyurucu bir kitaptı.
İncelenen filmler, hem sinema tarihinin baş yapıtları hem de günümüz filmleri olduğu için yabancılık çekmeden anlatılanları daha iyi özümseme fırsatı buldum.Tutkulu bir sinemasever iseniz eğer bu kitabı okumalısınız bence. İyi okumalar.
Bu kitap ile David Thomson; sinema tarihinin baş yapıtlarını, günümüz filmlerini, sinema ve kurgu tarih akışını harika bir biçimde kaleme almış. Oldukça bilgilendirici, canlı bir anlatımla çok doyurucu, sinema severler için bir başucu kitabı. Thomson eleştirel şekilde ele aldığı kitabı çok bilgece ve bağımsız olarak yazmış.
''Bundan yüz elli yıl önce insanlar bir hayat yaşıyor ve o hayatı kitaplara, oyunlara ve ahlak eğitimine tahvil ediyorlardı. Fakat aradan geçen zaman içinde bir bütün olarak dünyayla meşgul olma biçimimizi taklit eden bir mekanizma edindik. Öyle bir mekanizma ki ahlak eğitimine dair hiçbir şey söylemediği gibi, yaşamın yerini alıyor. Diğer bir deyişle izliyoruz ama kendimizi izlerken izliyoruz.''