Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dilaver Cebeci

Dilaver CebeciTürkiyem yazarı
Yazar
9.0/10
261 Kişi
1.007
Okunma
331
Beğeni
14,8bin
Görüntülenme

En Eski Dilaver Cebeci Gönderileri

En Eski Dilaver Cebeci kitaplarını, en eski Dilaver Cebeci sözleri ve alıntılarını, en eski Dilaver Cebeci yazarlarını, en eski Dilaver Cebeci yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
69 syf.
10/10 puan verdi
Mütevazi ve oldukça manidar bir oyun. Türkler'in zaferlerinin altında yatan başarıyı öğrenmeye çalışanlar, onları büyücülükle suçluyorlar. Aslında sadece ''belde kılıç, içte çelikten yürek'' taşıdıklarını anlamaları geç olmuyor. ^^
Büyü
BüyüDilaver Cebeci · Bilgeoğuz Yayınları · 200948 okunma
‘’Bütün saydıklarımı takviye eden çok sağlam töreleri ve aile hayatları var. Fuhşa, hırsızlığa ve buna benzer hareketlere asla müsaade etmezler. Ağır cezalar verirler. Sosyal yapıları çok sağlamdır, işte büyü budur efendimiz.’’
Reklam
‘’Onlar savaşta düşmanın üzerinde korku uyandıracak bir takım incelikler de düşünürler. Oklarının ıslık çalması bundandır. Bir şekilde yapılan okların binlercesi bir anda ıslık çalarak üstümüze dökülürken korkuya kapılmamak mümkün değildir. Onlar mert ve saf insanlardır. Kahramanlığı sever, sözlerinde dururlar. Hakanları, bilgin ve sanatkarları korur.’’
‘’Türkler çuhadan rahat ve sağlam elbiseler giyiyorlar. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu elbise onlara hareketlilik sağlıyor. Oysa bizler ipek elbiseler içinde kibarlığımız bozulur diye hiçbir zahmete katlanamayız. Düşünün efendimiz, yediğimiz pirincin bize vereceği kuvvet ne olabilir ki? Oysa onlar, kuvvetli bir besleyici olan etlerini eğerlerinin altında saklayabilmekte ve içtikleri kımız sayesinde en şiddetli soğuklarda bile üşümeden yol alabilmektedirler.’’
‘’Büyük Çin ordusu Seddi geçip Türk topraklarında ilerlerken Türklerin hücumuna uğrayıp, önceden hazırlanan muazzam bir hendeğe dökülerek yok edilmiştir.’’
‘’Yalnız, zaferlerin büyücülerin çürük dişleri arasından çıkan birkaç uydurma sözle gerçekleşmez. Zaferleri ve altın taçları getiren cesur yiğitler, ateşli atlar, kan, ter, bilek, akıl ve sür’attir.’’
Reklam
‘’Dilim nasıl susar; Nasıl yerimde durabilirim? Deli rüzgarlara tutulmuş bir tuğ gibiyim.’’
‘’Biliyor musunuz, şu tavşanlar Çinli çerilerden daha zorlu. Adamı bayağı uğraştırıyorlar. Ben geçen bahar yaptığımız akında bu tavşanı avladığımız süre içinde beş tane Çinli temizlemiştim. Bunlar hiç olmazsa kaçıyorlar. Çinliler onu bile beceremiyorlar.’’
‘’Yurdunun bayrağını şerefle yükseklerde tut. Saygı değer bir hakim ol. Ateşli atlar, cesur yiğitler sana şan getirecek. Büyüdüğünde kendi mutluluğunu kendi ellerinle kur. Sağ ol.’’
‘’Korku nedir siz bilir misiniz? Korku… Korku sarı ırmakta boğulmak gibi bir şeydir.Yahut, korku soğuk bir kış gününde ansızın insanın karşısına çıkan parçalamaya hazır bir kurt sürüsünün ateş gibi gözleridir. Korku bazen büyük işler yaptırır insanlara.Şu Çin Seddi’ni görüyor musunuz? Kansudan kuzey doğuya doğru, taa denize kadar uzanır, denizi de geçer, Kore’ye varır. Bizim seddimiz. Öyle sanıyorum ki mümkün olsa bir adam şu dolunayın üstüne çıksa, işte oradan bile bu Seddi görebilir. Temellerinde kan vardır. Ne faydası oldu dersiniz? Hiç! Sadece korku denen elle tutulmaz, gözle görülmez duyguyu herkes görsün diye cisimleştirdik. Yaa işte Çin Seddi korku demektir. Batıdan gelenleri durduramadı bu set. İşte bizi de görüyorsunuz. Korkunun, korkudan yapılmış nöbetçileri… Güven içinde olmak ne güzel şey. Bu seddin ötesindekiler böyle işte. Keşke ben de büyücü olabilsem.’’
Reklam
‘’Türklerin üstünlükleri kazandıkları birkaç savaştan ibaret değil. Onlar yaşama şekli ve anlayışı ile bizden üstünler. Şimdi gerçek büyüyü açıklıyorum : Efendimiz, Türkler sanatkar insanlardır. Maddeye hakimdirler. Maddeden faydalanmayı çok iyi bilirler. Bizim kılıçlarımızı pırasa doğrar gibi doğrayan kılıçları, çifte su verilmiş çeliktendir.’’
‘’Sonra Türkler atların dilinden iyi anlarlar. Yani attan a’zami derecede faydalanırlar. At zeki bir hayvandır. İyi terbiye edilirse savaş sırasında çok iyi işler görür.Türkler ata savaş etmeyi öğretirler. Atla o kadar haşır neşirdirler ki onun üzerinde uyuyabilirler. İşte süratlari bundan ileri geliyor. Bizler geceleri onları herhangi bir yerde istirahatte zannederiz.Oysa onlar at üzerinde uyuyarak yol almaktadırlar. Böylece hiç ummadığımız bir anda karşımıza dikilip, hazırlanmamıza fırsat vermeden üstümüze çullanırlar.’’
Sevdiğim kışlada mevsimler geçer, Karakışta, sıcak yazda sen varsın Her bahar gönlümde çiçekler açar, Sarılar giyinen güzde sen varsın! Güneş göçer gider, kararır dağlar, Hasretin vurduğunda yıldızlar ağlar, Bir türkü yolları sılaya bağlar, Telleri sızılı sazda sen varsın. Bir zaman oturur mektup yazarım, Zarf üstüne gözlerini çizerim, Zaman olur bölükleri gezerim, Dost bakışta, güler yüzde sen varsın.
Seni boşuna mı seviyorum sanıyorsun? Biz Kâlubelâ'da beraber değil miydik? Ben o günü hatırlayamıyorum. Sen de hatırlayamazsın. Ama mutlaka yanyana idik. Tanrı buyruğuna beraber baş eğmedik mi? Evet demedik mi? Çünkü sensiz eksik oluyorum. Yarım oluyorum. Biz birbirimize Kâlubelâ'da vurulduk. Peteng Kalası önünde Hakan'ın buyruğunu hatırlıyor
undefined
“Ümmü’l Kitab” üstüne yemin ederim; Bir gün beni çağıracaksınız. Yediye ve katlarına yemin olsun ki; Bana muhtacsınız! Bana muhtacsınız! Bana muhtacsınız!
Sayfa 119 - Töre Devlet
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.