Dominic Pettman

Sonsuz Dikkat Dağınıklığı yazarı
Yazar
7.3/10
34 Kişi
110
Okunma
5
Beğeni
1.363
Görüntülenme

Dominic Pettman Gönderileri

Dominic Pettman kitaplarını, Dominic Pettman sözleri ve alıntılarını, Dominic Pettman yazarlarını, Dominic Pettman yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ünlü kültür eleştirmeni Lauren Berlant, Facebook'un kendine özgü duygu odaklı etkileşimleri üzerine kaleme aldığı kısa ve derinlikli yazıya bir anekdotla başlar: Bugün benden yaşça büyük birine Facebook'u tanıttım ve kendisiyle "arkadaşlar” arasında sosyal ağ kurmanın maksadı üzerine uzunca sohbet ettim. Bu duruma büyük şüpheyle yaklaştı çünkü ona göre tuhaf ve mesafenin biçimlendirdiği yakınlıklar, gerçek yakınlığın indirgenmiş haliydi. Gerçek yakınlık ona göre müşterek deneyimin getirdiği ciddi, duygu yüklü birikimin metanetini ve geçirgenliğini gerektiren bir ilişkiydi. Kurduğu yakınlıklar sadece karşıdakini tanımak için değil, aynı zamanda ciddi ölçüde zahmet verme, talep etme ve ihtiyaç duyma hakkı için de müsaade alanları sağlıyor. Yüz yüzeliği, hatta daha da derin bir mahremiyeti kapsıyor. Fakat Facebook'ta her zaman üstünkörü geçebilir ya da hiç oturum açmayabiliriz.
Sayfa 56 - PdfKitabı okudu
Şüphesiz, sonsuz sayıda farklı nedenden ötürü internette etkileşime gireriz. Kimisi hasbihal etmek ister, kimisi belli bir bilgi peşindedir. Kimisi oyalanmak isterken, kimisi de lazer ışını misali odaklanarak bilgi tarar. Genellikle iyi kalpli birinin gönlünden kopan ya da insanlara yönelik genel bir yardımseverlik duygusuyla verilen talimatlar, öğütler ve tavsiyeler bulabiliriz.
Sayfa 54 - PdfKitabı okudu
Reklam
Her durum güncellemesi, her tweet, her gönderi, her tumblr paylaşımı ve her selfie, Durkheim'ın ayrıntılı bir biçimde betimlediği modern-öncesi toplumun o kayıp resmine ve yansımasına tekabül etme vaadinde bulunur. Onun yerine her dijital bilgi kırıntısı o kayıp imgeyi daha da karanlığa gömecek gibi olur; zira parlak yüzey kendi kişisel yansımamız dışında başka hiçbir şey gösteremeyecek şekilde güç kaybetmektedir. Böylece "biz" mefhumunu tümden yitiririz. Her halükârda karşılaştığımız tehlike budur. Fakat nostaljik retoriğe çok fazla kapılmamalıyız, zira kapılmamız durumunda (nefes almak dışında neredeyse her şey için bel bağlarken bile) hiç düşünmeden şeytanlaştırdığımız yeni teknolojilerde olduğu gibi, bu retoriğin de olası çıkış stratejilerini engellemesi ya da perdelemesi kuvvetle muhtemeldir. Başka bir deyişle (yukarıda kabataslak verilen olağan kıyamet senaryosundan sonra kulağa ne denli tuhaf gelse de) sosyal medyanın pek çok yararlı ve destekleyici olanağını gözden kaçırmamalıyız.
Sayfa 53 - PdfKitabı okudu
Zihnimizde bir yerde, ayak uydurabileceğimiz işleyen bir toplum imgesi vardır, ama kendimizi bodrumda unutulmuş bir yapboz parçası gibi hissederiz. Tamamlanmış resmi sergileyen kutu da kayboluvermiştir; her şeyi tekrar bir araya getirmemizi sağlayacak harita da elimizde yoktur. Dikkatimizi dağıtmaya yönelik arzumuzu körükleyen işte tam da budur.
Sayfa 53 - PdfKitabı okudu
Dedikodu artık komşudan, akrabadan ya da iş arkadaşından ziyade televizyon programı, radyo yayını ya da web sitelerindeki haber akışından bize ulaşır. Böylece biz postmodern insanlar, (Heidegger'in Mitsein ya da "birlikte olma" dediği) bir- arada-oluşun önceki biçimlerinin enkazıyla dolu zamansal bir peyzajda terk edilmiş halde, senkronizasyon istenciyle lanetlenmiş durumdayızdır.
Sayfa 51 - PdfKitabı okudu
İnsanlar, genelde, teknolojik-memeliler sınıfına mensup sosyal varlıklar olarak köşelerine çekilmektense bir araya toplanmayı yeğler. Biyolojik erimimizin kısıtladığı kişisel ufukların ötesinde başka "neler olup bittiğini" öğrenmek için, iletişim araçları üzerinden duyularımızı genişletmeye yönelik genel bir eğilimimiz vardır. (McKenzie Wark'ın meşhur sözünde ifade ettiği gibi: “Köklerimiz yok artık, antenlerimiz var.") Hem tuhaf hem de meraklı hayvanlarız. Kendimize ait kusursuz bir iletişim aracı ortamı oluşturduğumuzda bile, oraya buraya dağılmış komşularımızdan gelecek gerçek-zamanlı sinyallerden çok uzun süre mahrum kalınca soyutlanmış hisseder ya da huzursuzlanırız.
Sayfa 48 - PdfKitabı okudu
Reklam
Gerçekten de sosyal medyanın senkronize edici işlevi öylesine etkilidir ki, sosyal platformlarının neredeyse sınırsız özelliklerini göklere çıkaran Zuckerberg ve şürekası bizimle alay ediyor olmalıdır.
Sayfa 44 - PdfKitabı okudu
İtalyan düşünür Giorgio Agamben’e göre, günümüz dünyâ nüfusu “insanlık tarihinin gördüğü en uysal ve korkak nüfustur.”
Sayfa 43 - PdfKitabı okudu
Çağımızın interneti, Tim Berners-Lee ya da Google'daki çocukların değil, para kazanma dürtüsünün Tanrı rolünü üstlendiği, usta işi bir "akıllı tasarım" örneğidir. Kulağa basit gelse de, işleyebilmesi için koca koca toplumların rızası ve yaratıcılığı gerekmektedir. Yeni uygulamalar için bilfiil kod yazmaktan yine aynı uygulamaları hevesle benimsemeye kadar çeşitli biçimlerde iştirak ederek, hepimiz “sisteme" katkıda bulunuyoruz. Gelen bir mesajın “zil sesine" cevap vererek bardağa bir damla daha düşürüyoruz (tam o anda MIT'den ya da ITP'den yeni mezun iki kişi de uzay çağı teknolojisiyle bardağı büyütmekte oluyor). Sürecin önemli aktörlerini tespit edebilsek de bu komplo esasen başsızdır. Suçlanabilecek tek bir kişi ya da tek bir grup yoktur. Devrim olduğunda hepimiz duvara dizileceğiz (hiç değilse internete girenlerin hepsi).
Fakat ya asıl mesele hepimizin aynı etkisel ağlara ve anlara senkronize olmamız değil de, daha ustaca kotarılmış meşum bir modülasyonun nesneleri olmamızda yatıyorsa? Ya mevzubahis sürü bambaşka sebeplerle farklı otlaklara doğru güdülmekteyse? Ya sözümona sosyal medyanın var olma nedeni, bu etkileşimli gösteriyi olası müttefiklerimiz ve akranlarımızla asla aynı şekilde hissetmememize neden olacak şekilde ayarlamaksa? Bu durumda, kimimiz iktisadi adaletsizlikten ya da iklim değişikliğini reddedenlerden ötürü köpürürken, kimimizin sevimli bir kedi videosu karşısında kıkır kıkır gülmesi son derece planlıdır. Tıpkı (iki saat sonra) tersinin yaşanmasının da planlı olduğu gibi. Böylelikle gerçek toplumsal değişimin asıl itici gücünü oluşturan o bulutsu infial duygusu, enerji şirketlerinin akımda oluşabilecek tehlikeli dalgalanmaları önlemek için elektriği ülke çapında dengelemesine benzer biçimde, ağ üzerinde güvenle yeniden yönlendirilebilir. Dolayısıyla bu stratejik olgu ya "hipersenkronizasyon"dan ziyade hipermodülasyon diyebiliriz. Yahut da söylemesi daha kolay bir ifadeyle, kasti uyumsuzluk. Verimli gecikme. Yalpalayan oyalanma.
Sayfa 33 - PdfKitabı okudu
198 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.