Ebüssüreyya Sami hakkında bilinenler çok az. Yazarın gazeteci kökenli olduğu sanılıyor. 1909 yılı Şubat ayında İstanbul’da çıkmakta olan Arz-u hal isimli haftalık mizah dergisinin yöneticisi olarak görünmektedir. Bundan sonra Mart 1910 – Ocak 1911 arasında Hayal-ı Cedit mizah dergisinde çalışır. 1913-1914 arasında tanınmasını sağlayan Amanvermez Avni isimli Osmanlı hafiyesinin maceralarını yayınlar. 1914 yılında yazmış olduğu Abdülhamid’in Kayguları isimli bir romanı da bulunur. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından sonra 1930 yılında Sonbahar isimli bir kitabı Amasya’da basılmıştır.
“Avni“ çok çalıştı, o kadar çok çalıştı ki nihayet vücudu bu güçyegüç yetmez çalışmaya dayanamayarak kırk iki yaşında yıprandı. Saçında, sakalında bir tane siyah kıl kalmamış halde ahirete göç etti. Ölüm anında yanındaki ahbaplarına:
-Rahat döşeğimde can vermekte olduğuma kendim de şaşıyorum! demişti. İşte serimizin kahramanı böyle bir “Avni“ idi.
Yeni keşfettiğim Amanvermez Avni karakterini beğenecek gibiyim ya bakalım. Sadece ilk kitabı beni sarmadı diye koca seriyi çöpe atmak yazık olur. İlktir, alıştırmadır, deyip seriye devam etmeli. Türklerin Sherlock Holmesiymiş.
İstanbul sözleşmesinin feshedilmesi kararının peşi sıra işlenen bu elim olaydan sonra her yerde istanbul sözleşmesinin yeniden gündeme gelmesi konuşuluyo. Zannediyolar ki cezalarla yaptırımlarla bu iş son bulacak. İstanbul sözleşmesiyle falan olacak iş değil, kısa vadeli çözümler bunlar. İnsan fıtratına vakıf olmak lazım. Ceza, tam tersi daha da kışkırtıyo. Uzun vadede bu soruna kesin çözüm bulunulabilinir o da ancak eğitimle mümkün. İlkokullara kadar inilip seminer değil bizzat ders olarak sevmek nasıl olur? Aile kavramı, kadın erkek ilişkileri, kadının erkeğin rolü anlatılmalı, öğretilmeli kadın da erkekte, kendisine hayır denildiğinde naz yapıyo ya da ya benmsin ya kara toprağın klişesine aldırış etmeden tamam diyip hayatına devam edebilmeli. Bizler hep ölen masumların yokluğunu konuşuyoruz.Hep onları gündemde tutuyoruz. İslam nezdinde onlar mazlum olarak katledildiği için kurtuldu. Cennette intikamlarının alınacağı günü bekliyolar. Ya onlara bunu yapan erkekler bizler asıl onları eğitemediğimiz için hem bu dünya da hemde ahirette kaybettik. Niye asıl kaybettiklerimize acımıyoruz. Evet kadınlarımıza sahip çıkalım ama erkek çocuklarımıza da sahip çıkalım şiddetin zorbalığın güç olmadığını, öfkesine hakim olanların aslında süperkahraman olduğunu falan anlatalım işte...
Osmanlı Döneminin son yıllarında yazılmış 10 kitaptan oluşan polisiye serisinin ilk kitabıdır.
Osmanlı döneminde yazılmış bir polisiye kitabı okuyacağım için beklentim yüksekti. Ancak kitabın Sherlock Holmes'e özentiden başka bir şey içermediğini görünce üzüldüm açıkcası. Kendi kültürümüze ait özgün bir polisiye karakteri oluşturulabilseydi keşke.
Alıntı yapılabilecek cümleler de bulamadım maalesef.
Kitabın tek güzel yönü içinde günümüz Türkçe'siyle birlikte Osmanlıca asıl metnin de olması. Bir saatte rahatlıkla bitebilecek bir kitap.Osmanlıca okumayı bilenler veya geliştirmek isteyenler, bu kısmını okumak için tercih edebilirler.
Kütüphanemdeki çoğu kitabımı ilerde çocuklarıma bi faydam olsun diye biriktiriyorum, biriktirmeye de yüce Allah müsade ettiği sürece dewam edeceğim. Ama uzun zamandır ilk defa alıp okuduğum bi kitap bu kadar içime sindi. Keşke kendi kültürümüzden bu kadar soyutlanmasaydık...