Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Emel Esin

Emel EsinTürk Kozmolojisine Giriş yazarı
Yazar
8.9/10
30 Kişi
67
Okunma
17
Beğeni
2.013
Görüntülenme

Emel Esin Gönderileri

Emel Esin kitaplarını, Emel Esin sözleri ve alıntılarını, Emel Esin yazarlarını, Emel Esin yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kainatın bütün tezahürlerini...birbirlerine zıt, fakat birbirini tamamlayan iki evrensel 'nefes'ten oluşmuş olarak kabul eden sistem...
Kök Türkler ve Uygurlarda da, yış'ın yanında, tek bir ağacın da hükümdarlık ve sülale simgesi olduğu anlaşılmaktadır
Reklam
Kök Türk Kagan soyunun mensup olduğu sülaleyi bir ağaca benzetiyordu. Büyükler ağacın kökü ve gövdesi, gençler dalları ve yaprakları gibiydi.
Ibn Fadlan," Oğuz boylarının, kurban edilen atların ve koçların ve öldürülen düşmanların (balbal)," olen kahramana öbür dünyada hizmet edeceğine inandıklarını kaydeder. Ölenin ruhunu cennete götürenin kurban edilen at olduguna inanılmıştır. Atı kurban etmekte gecikilirse, ruh rüyalara girerek cennet yolunda relakatçilerine yetişememekten yakmacaktır.
VII. yüzyıldan iki Türk kağanına ait dağ şeklinde yapılmış mezarlar hakkında Çinlilerin naklettikleri, kutlu dağ ikametgahlarının hükümdarın ruhunun ikametgahına ve gök kapısına dönüştüğü sonucuna götürüyor.
Reklam
Türkler de değerli taşların ve madenlerin gökyüzünde olduğunu hayal etmişlerdir." Kaşgari, göğün, firuze ve ak yeşimtaşından oluşmuş olarak tanımlandığı ve gök kubbenin çevresinde döndüğü düşünülen Kutupyaldızı'na "Altın (ya da Demir) Kazık" (Altun/Temür Kazguk) denildiği bir şiirden bahseder.
Daga benzeyen hükümdar, yüce bir dag gibi yer ve gök arasındaki iletişimi sağlayarak yerin ve göğün lütuflarını elinde tutuyordu.
Dağların biçiminin onların unsurlarla bağlantısını ortaya koyduğuna inanan Çinliler, maden cevheri barındıran dağlara kısmen yuvarlak bir biçim atfetmişlerdir. Bu tür geleneksel dag biçimleri, aynı ölçüde eski göçebe ve Türk sanatında da görülür
Gök, göksel cisimler ve atalar için yapılan ayinlerde davul çalın­maktaydı. Gök gürültüsü gibi ses çıkaran, en büyük davullar, gök ayinine ayrılmıştı.Ayinler sırasında bulutlar kararır ve yağmur yağarsa, gök tanrısı davete gelmiş sayılırdı. O zaman, elinde kalkan ve balta tutan hükümdar ile askeri okulda yetiştirilen genç alplar, gök tanrısını eğlendirmek için, Çu sülalesinin kurucusu Wu'nun destanını temsilen dans etmekteydiler.Kadınlar ise çiçek serpiyordu. Gök ayininde hükümdar koç postu giyerdi.
Sayfa 108 - Kabalcı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ne güzel bir ayin :)
Ayinler sırasında, at koşturma ve dans etme geleneğinin Türklerde yaygın olduğu görülecektir. Orta Asyalılar ve Türklerde çok bilinen bir dans şekli, bir ayak bir top üze­rinde olarak, durmadan dönmekti. Türkler, ayin zamanlarındaki şö­lenlerde, mayalanmış kımız içerler ve Çin rivayetine göre, sarhoş olurlardı.
Sayfa 102 - Kabalcı YayınlarıKitabı okudu
Türklerin ayinlerde at, koç, koyun ve geyik gibi hayvanları kurban verdikleri; bunların kemiklerini yakarak ışık (gök ibadeti, veya yaruk kuvveti?) meydana getirdikleri; Çular gibi Türklerin de ayin hazırlığı olarak ava çıkıp, yabani at ve geyik vurdukları; Çin metinlerinde kayıtlıdır. Bazı (yabani?) kurbanlık hayvanları, tören niteliğindeki bir avda eğdikleri (vurdukları) şu Türkçe kitabeden de anlaşılmaktadır. Abda egeyin atım ak Avda kurban ettiğim ak atım. (Orkun, III, 8).
Sayfa 98 - Kabalcı YayınlarıKitabı okudu
Göksel tanrılara (gök, ay, güneş, yıldızlar) ateşte yakılmış veya pişmiş; su ruhlarına, boğulan; yer ruhlarına gömülen kurbanlar; gök ve yer tanrılarına kan; atalara çiğ et sunulurdu. Bu yemekler ve şaraplar Çince ting (Türkçe: küzeç), li, kuei gibi adları olan, çeşitli şekilde üç ayaklı kazan-ocaklara; fil veya kuş başı şeklinde tepesi olan kaplara konmaktaydı. Ocak-kazanların dokuz tanesi, hükümdarlık simgesi olarak devletin merkezinde koru­ nurdu. Ocak-kazanların kaybolması Çu devletinin sonunu haber ver­mişti. Yemek (Türkçe: aş) ve şarap (Türkçe: tökük) hazırlanınca, tanrılar ve ruhlar ziyafete (Türkçe ifadesiyle şölen'e veya aşamak'a), uygun törenlerle davet ediliyordu.
Sayfa 95 - Kabalcı YayınlarıKitabı okudu
Çu ayinlerini Çin'e getiren sülalenin kurucusu, Çin'in bansından gelen fatih Wu'ydu (MÖ1100). Ayinler, ilk üç bölümde açıkça belirtilen kozmolojik yasalara göre, her tanrıya veya ruha atfedilen yönde ve simgelerle yapılıyordu. Tören günleri, ölüm, savaş, kıtlık gibi istisnai durumlar dışında, Türkçe yangı kün denen, yılın sekiz ayrı tarihinde yer alıyordu. Bu dönemler, kış gündönümünde başla­ yan Çu takvimi sırasına göre, kış gündönümü (22 aralık), ilkbahar başı (5 şubat): ilkbahar ekinoksu (22 mart), yaz başı (6 mayıs sıraları), yaz gündönümü (22 haziran), sonbahar başı (8 ağustos sıraları), sonbahar ekinoksu (24 eylül) ve kış başıydı (8 kasım sıraları).
Sayfa 93 - Kabalcı YayınlarıKitabı okudu
64 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.