Koca bir ülkenin sessiz bir kabulleniş içinde giderek solarak, utanarak, bir süre sonra utanmayı da unutarak, çürüyerek yaşayıp gideceğine neredeyse ikna olacaktık.
"İnsanoğlu ne tuhaf," diye düşündü, “küçücük şeylere koskoca anlamlar yükleyip karşısındakini de buna ikna ediyor. Satın al, sahip ol, tüket, tekrar satın al, yenisini, daha iyisini, bir üst modelini...”
"... halkımızı tam bağımsız bir ülke için mücadeleye çağırıyoruz!”
O yaz ayının sonuna kadar her gün aynı yerde bir ses direndi yürüyen, duran, kaçışan, bekleyen, koşuşan gölgelerin duymazlığına esir kente.