Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Erdinç Ahatlı

Erdinç AhatlıKültürümüzde Hadis yazarı
Yazar
8.3/10
4 Kişi
26
Okunma
6
Beğeni
1.252
Görüntülenme

En Beğenilen Erdinç Ahatlı Gönderileri

En Beğenilen Erdinç Ahatlı kitaplarını, en beğenilen Erdinç Ahatlı sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Erdinç Ahatlı yazarlarını, en beğenilen Erdinç Ahatlı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
öte yandan peygamberlik, insanın çalışarak elde edebileceği (kesbi) bir makam değil; Allah'ın, kulları arasından kendi seçtiklerine bir lütuf olarak tevdi ettiği şerefli bir vazifedir. Yani nübüvvet Allah vergisi Vehbi bir görevdir.
Sayfa 30 - DiB yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Gönüllere hoş gelen, müşahede ve düşünmeye davet eden, insanın duygu ve ruhuna hitap eden üslûbu, bünyesinin diğer eserlerden farklı oluşu, bedii güzelliklerine ilaveten tabii güzellikleri, mücerredi müşahhas, zihinde gâib olanı önünde hazır yapan meselleri, güzel hitapları, müstesna ikna sistemi, delillerinin kuvveti, mantığının üstünlüğü, akılları birden bire çelen ve nefisleri meftûn eden rûhî sihirli cazibesiyle Kur'ân-ı Kerim, hangi zaman ve mekânda okunursa okunsun, daima ebedi bir mucize olarak taptaze önümüzde duracaktır.
Sayfa 204 - İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, s. 167, Ankara 1983.
Frithjof Schuon (İsa Nureddin), iman, İslâm ve ihsan kavramlarından hareketle, peygamberlerin üstlendikleri misyonu esas alarak farklı bir bakış açısı ortaya koyar. Buna göre, iman Hz. İbrâhim'de, İslâm (şeriat) Hz. Mûsâ'da, ihsan (tasavvuf) ise Hz. İsâ'da ön plandadır. Bu üçünü dengeli bir biçimde şahsında birleştiren zât Hz. Muhammed'dir (bk. Schuon, İslâm'ın Metafizik Boyutları, s. 126-128).
Sayfa 149
Hz. İsâ ve o dönemin Filistinlilerinin konuştuğu halk dili, Ârâmi lisânının bir lehçesi olan Süryanice idi. Onun doğumundan iki yüz-iki yüz elli sene evvel Seluc (Seleucide) döneminde bu bölgede İbranice'nin kullanılmasına son verilmiş ve yerini Süryânice almıştı.
Sayfa 107
Hz. Peygamberﷺ'den önceki milletlerin akıl ve idrak seviyesi bakımından henüz istenilen noktaya ulaşamadıkları müşâhede edilmektedir. Söz gelimi İsrâiloğulları puta tapan bir kavimle karşılaşınca hemen kendi peygamberlerine dönüp “Ey Mûsâ! Onların tanrıları gibi bize de bir tanrı (put) yap” demişlerdir. Bunun üzerine Hz. Mûsâ, onların bilgisizliklerini yüzlerine vurmuştur." Bu sebeple Hz. Peygamberﷺ'e gelinceye kadar, önceki ümmetlere kendi peygamberleri tarafından hep hissi mucizeler gösterilmiştir. Allah Resülü'ne ise hissi mucizelerin yanında, insanların zekâlarına ve anlayışlarına hitap eden akli mucize Kur'ân verilmiştir.
Sayfa 194
Reklam
Hicri V. asrın son çeyreği ile VI. asrın ilk yarısında yaşamış ve pek çok İslâm beldesine yaptığı seyahatlerde ümmetin içine düştüğü durumu gözlemleme imkanı bulmuş olan Endülüslü İbnü'l-Arabi (468-543/1075-1148), baştan kendi dönemine kadar vuku bulmuş çöküşlerin sorumlusu olarak Arap olmayan unsurları ve devlet yömindeki gayr-i müslimleri gösterir: “Acemler Arap devletini dejenere etti, mülhidler dini bozdu ve köleler hürlere hâkim oldu. Onlar Araplara karşı besledikleri kini gizli tutuyorlar ve ifsad etmenin vaktini kolluyorlardı. Dar fikirli, başına buyruk kişiler seçtiler. Örtülü bir tarzda felsefi fikirleri izhar ettiler. Büyük hediyeler, lütuflar ve iktidardaki (yönetim) güçlerini kullanarak insanları kendilerine çektiler. Bu sayede sayıları hızla çoğaldı” (İbnül-Arabi, el-'Avâsım, s. 62).
Sayfa 40
İnsana verilen aklın peygamber gönderilmesine lüzum hissettirmediği anlayışı temelde kabul edilse dahi bu, Allah'ın peygamber göndermesinin sefeh (hikmetsiz iş)le vasıflandırılmasını gerektirmez. Tam tersine bir ihsan ve lütuf kabul edilmelidir. Zira Allah Teâlâ böyle yapmakla, insanlara yeterli olandan fazlasını vermektedir. Nitekim O, âlemde ziyade lezzeti bulunan pek çok nimet yaratmıştır. Nasıl kifayet miktarından fazla olan nimetleri O'nun bir lütuf ve ihsanı olarak kabul ediyorsak, peygamber göndermesini de böyle kabul edebiliriz. Peygamber göndermek Allah'ın kullarına rahmeti, fazlı ve kereminin eseridir. Diğer taraftan akıl, mutlak olarak her insanı doğruya ulaştırmaz. İnsanlar arasında en küçük meselelerde bile anlaşmazlıkların çıkması, bunun mühim bir göstergesidir. İnsan, bazı dönemlerinde aklı sayesinde iyi ile kötüyü ayırt edebilirse de hayatın tümü için bu mümkün değildir. Zira, insan aklı çocukluk, gençlik ve yaşlılık devrelerine göre değişiklik gösterir. Tecrübe geçirmiş olanla geçirmeyenin; âlim ile câhilin aklı bir değildir.
Sayfa 56
36 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.