Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Erdinç Ahatlı

8.3/10
4 Kişi
26
Okunma
6
Beğeni
1.253
Görüntülenme

Erdinç Ahatlı Gönderileri

Erdinç Ahatlı kitaplarını, Erdinç Ahatlı sözleri ve alıntılarını, Erdinç Ahatlı yazarlarını, Erdinç Ahatlı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hz. Peygamberﷺ'den önceki milletlerin akıl ve idrak seviyesi bakımından henüz istenilen noktaya ulaşamadıkları müşâhede edilmektedir. Söz gelimi İsrâiloğulları puta tapan bir kavimle karşılaşınca hemen kendi peygamberlerine dönüp “Ey Mûsâ! Onların tanrıları gibi bize de bir tanrı (put) yap” demişlerdir. Bunun üzerine Hz. Mûsâ, onların bilgisizliklerini yüzlerine vurmuştur." Bu sebeple Hz. Peygamberﷺ'e gelinceye kadar, önceki ümmetlere kendi peygamberleri tarafından hep hissi mucizeler gösterilmiştir. Allah Resülü'ne ise hissi mucizelerin yanında, insanların zekâlarına ve anlayışlarına hitap eden akli mucize Kur'ân verilmiştir.
Sayfa 194
İbn Kuteybe (ö.276/889) “Hz. Peygamber'in nübüvvet öncesi kavminin dini üzerine bulunmasından” kastın ataları İbrâhim ve İsmâil peygamberlerden kalma bazı dini esasları uygulamak olduğunu belirtir. Meselâ Kâbe'yi haccetmek ve ziyaret etmek, sünnet olmak, nikâhlanmak, üç kere talâk verince kesin boşanmanın gerçekleşmesi, bir veya iki boşamada erkeğin hanımına dönme hakkının bulunması, öldürülenin diyetinin yüz deve olması, cünüplükten kurtulmak için boy abdesti alınması, hunsânın cinsiyetinin belirlenmesinde bevletme uzvuna itibar edilmesi ve akrabalık, sıhriyet ve nesep yönüyle mahrem olanlarla nikâhlanmanın haramlığı İbrâhim peygamberden miras kalmış ve o dönemde uygulanan bazı dini esaslardı.
Sayfa 191
Reklam
Frithjof Schuon (İsa Nureddin), iman, İslâm ve ihsan kavramlarından hareketle, peygamberlerin üstlendikleri misyonu esas alarak farklı bir bakış açısı ortaya koyar. Buna göre, iman Hz. İbrâhim'de, İslâm (şeriat) Hz. Mûsâ'da, ihsan (tasavvuf) ise Hz. İsâ'da ön plandadır. Bu üçünü dengeli bir biçimde şahsında birleştiren zât Hz. Muhammed'dir (bk. Schuon, İslâm'ın Metafizik Boyutları, s. 126-128).
Sayfa 149
ATALARININ ALNINDAKİ HZ. PEYGAMBER'İN NÛRU
Allah Teâlâ Hz. Âdem'i yaratınca onun alnına gündüz güneş, gece ay gibi parlayan bembeyaz inci misâli Hz. Peygamber'in nurunu yerleştirmiştir. Yüce yaratıcı bu nurun hammaddesini yeryüzünün kalbi, özü ve nuru sayılan ve şu anda Resülullah (s.a.s)'ın kabrinin bulunduğu yerdeki “ak toprak”tan oluşturmuştur. Bu toprak cennetteki tesnim suyu ile yoğrulmuş ve onun bütün nehirlerine batırılıp çıkarıldıktan sonra yer ve göklerde dolaştırılmıştır. Âdem (a.s.)'in alnındaki bu nur hamile kalan eşi Havvâ'ya sonra da ondan doğan Şit peygambere geçmiştir. Bu şekilde intikal ederek elli erkek ve elli kadın olmak üzere toplam yüz kişiden geçen nürun son halkası Hz. Peygamber'in babası Abdullah ve ondan hamile kalan annesi Âmine'dir. [Nebhâni, Yûsuf b. İsmâil, Huccetüllâhi 'ale'l-âlemin fi mu'cizâti seyyidi'İ-mürselin (nşr. Hasen Casnâ - Muhammed Emin Demec), Diyarbakır ts., s. 216-220]
Sayfa 118
“Periqlytos”, gerek etimolojik, gerekse lügat manası itibariyle “en meşhur, şanı yüce ve övülmeye lâyık olan kimse” demektir. Bu birleşik isim, “peri” ön eki ile “övmek, hamdetmek” kökünden türeyen “kleotis” kelimesinden mürekkeptir. İngiliz telaffuzuna göre Periqlytos, ya da Periqleitos şeklinde yazılması gereken bu kelime, Arapça'da “en çok hamdeden” manasına gelen “Ahmed” kelimesinin tam karşılığıdır.” Böylece Yuhanna İncil'indeki “tesellici” şeklinde tercüme edilen “paraqletos” kelimesinin aslında “periqlytos” olduğu ve bu kelimenin de “Ahmed” anlamına geldiği açıkça görülmektedir. Yazılışlarındaki büyük benzerlik dolayısıyla, ya Hz. Peygamber'in İncil'deki delilini gizlemek maksadıyla kasten, ya da sehven bu iki kelime karıştırılmıştır.
Sayfa 109
Hz. İsâ ve o dönemin Filistinlilerinin konuştuğu halk dili, Ârâmi lisânının bir lehçesi olan Süryanice idi. Onun doğumundan iki yüz-iki yüz elli sene evvel Seluc (Seleucide) döneminde bu bölgede İbranice'nin kullanılmasına son verilmiş ve yerini Süryânice almıştı.
Sayfa 107
Reklam
Tevrât hakkında derin vukufiyetiyle tanınan muhadramlardan Ka'bu'l-ahbâr'ın (ö.32/652) verdiği haberlerde, Hz. Peygamber'in niteliklerine ilâve olarak onun doğum yerinin Mekke, hicret yurdunun Taybe (Medine) ve mülkünün Şam'da olacağı bildirilmektedir. Ayrıca bu haberlerde Hz. Peygamber'in ümmetinin niteliklerine de yer verilmiş; onların Allah'a bol bol hamd, tekbir ve şükür getirdikleri, bellerine izâr kuşandıkları (hacda ihrâm), el, kol ve ayaklarını temizledikleri (abdest), münâdilerinin göğün boşluğunda çağrı yaptığı (ezan), namaz vaktini tespit için devamlı güneşi gözledikleri ve mezbelelikte de bulunsalar namazlarını eda ettikleri, geceleri veya mescitlerde arı uğultusuna benzer seslerinin duyulduğu, savaşta namazlarındaki gibi saf tuttukları vb. vasıfları sayılmıştır.
Sayfa 98
Hint kutsal dinlerinden Brahmanizm'in Asrava Veda adını adını taşıyan kutsal kitaplarında “alkışlanacak plan, övülmeye lâyık kişi” anlamına gelen “Naraşansah Astivişyat” adında birinin geleceği ve onun bindiği arabanın çok süratli koşan develer tarafından cennete varıncaya kadar koşturulacağı bildirilmektedir. Bu adın, Hz. Peygamber'in
Sayfa 93
Mecusiliğin (zerdüştlük) kutsal kitabı Zend Avesta'da (Yast 13, XXVI, 129) “âlemlere rahmet” anlamına gelen “Soeshyant” adında birisinin gelerek putları kıracağı, keza “halkı ayağa kaldıran” manasındaki “Astvat Ereat”ın geleceği önceden bildirilmiştir.” Bu ifadeler Hz. Peygamber'in âlemlere rahmet olarak gönderildiğini bildiren âyetle birebir örtüşmekte ve Allah Resülü'nün Mekke'nin fethedilmesinden sonra Kâbe'de bulunan putların tamamını kırdırarak orayı bunlardan temizlediği bilinmektedir.
Sayfa 92
36 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.