Bir gence çoluk çocuk gözüyle bakmak başka bir ruh hâlini, delikanlı gözüyle bakmak bambaşka bir ruh hâlini gösterir. İki bakışın değerler ve anlamlar dizini kesinlikle farklıdır.
Delikanlılık, bir yönüyle özel olma hâlidir. Çünkü delikanlı hem vatanını savunan hem inancı için şehit olan hem ailesi için yola revan olup dağlara çıkan hem âşık olan ve olunan hem de dar zamanda kendisinden imdat istenilen bir yiğittir. Kur'an'da Yusuf ve Züleyha kıssası anlatılırken Arapçada genelgeçer bir gençlik kelimesi değil, delikanlılığı anlatan fetâ kelimesi kullanılır. Âşık olunacak, hayranlık duyulacak kişidir delikanlı çünkü. Tabii, sevmek ve âşık olmak da delikanlılıktandır.
Gençteki enerjiye, heyecana, kıvraklığa, kabına sığmazlığa işaret için günümüzde sıklıkla kullanılan ama ön yargı içeren yaramaz, ergen, atarlı gibi kelimelerle delikanlı kelimesini yan yana koyduğumuzda elbette delikanlı kelimesinin asaleti ortaya çıkar. Tabii bu cümleme "İyi ama günümüzün gençleri" diye karşılık vererek iflah olmaz gençlik ön yargılarını seslendirecekler için kitabımın tamamını okumayı önermekten başka çarem yok. Belki bazı ön yargıların kırılmasına vesile olurum.
En büyük hata, gençliğe değer vermemekten doğuyor. Gençliğe değer vermemek iki şekilde gözüküyor: Ya aşırı istihfaf ya aşırı itimat şeklinde... Ya gençlikten yüz çeviriyoruz, ondan bir şey beklemeyerek küskün yaşıyoruz ya da zekâmızın zorba kuvvetleri ile onu istediğimiz gibi düşündürmek, istediğimiz şeyleri ona inandırmak için bütün kuvvetlerimizi kullanıyoruz. Bizden ziyade gençliğin bilmesi faydalı olan bir hakikat varsa o da genç neslin ne bir hiç olacağı ne de geçen veya geçmede olan nesillerin tarihe karışan fikir menfaatlerine âlet olacağıdır.
Nurettin Topçu/ Yarınki Türkiye