Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ferhat Uyanıker

Ferhat UyanıkerMilli Mücadele'de Türk Kadını yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
1
Okunma
0
Beğeni
98
Görüntülenme

Hakkında

Okurlar

1 okur okudu.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Tanzimat’la birlikte kadının bir meslek sahibi olmasına yönelik olarak öncelikle kız çocukları için yeni eğitim kurumları açılmıştır. 1842’de ebe yetiştirmek üzere birkaç genç kızın tıp okulunda dersleri izlemesine izin verildi. Okul 1845’te ilk mezunlarını verdi ve bunlar padişah huzurunda diplomalarını aldılar. İlk mezunların 10’u Müslüman, 26’sı Hristiyan’dı.20 1858 Kız Rüştiyeleri (Ortaokul), 1869 Kız Sanayi Mektebi (Kız Sanat Okulu), 1870 Dar-ül Muallimat (Kız Öğretmen Okulu) okulları bu dönemde açıldı.21 Tanzimat’a kadar belirli bir mesleği olmayan, çamaşırcılık ve bohçacılık gibi işler yapan kadına çalışma hakkı tanındı. Bu dönemde Türk kadınının eğitim sonucu sahip olduğu ilk resmî meslek, öğretmenlik oldu.
Onlar kutsal bildikleri vatan savunmasında yaralandılar veya şehit oldular. Cephede ve cephe gerisinde, hem analık, hem eşlik ve hem de vatandaşlık görevini, hiçbirini diğerine tercih etmeksizin, yüz akı ile gerçekleştiren Türk kadını, sadece yarının Türkiye’sinde değil, tüm dünyada kadın için, kadın hakları için verilebilecek mücadelenin en kutsal ve ihtişamlısını vermekteydi. Özetlenecek olunursa; ordunun cephane ihtiyaçlarını sırtlarında top mermisi taşıyarak, mermi imalathanelerinde çalışarak gidermeye çalışan Türk kadını aynı zamanda erzak kollarında, demiryolu yapımında ve yaralıların tedavisinde de çalışmıştır. Milletine sadece daha fazla yardım etmek düşüncesiyle arabasında yer kalmayan Türk kadını, bir sandık veya mermiyi de sırtına almaktan çekinmemiştir. Kağnısına ikinci öküzü bulamadığı zaman onun yerine koşuma girmiştir. Vatan ve millet sevgisinden, istiklal aşkından, şeref ve haysiyet duygusundan yoksun olmayan Türk kadını, Kurtuluş Savaşı’nın temeline canlarını, kanlarını harç yapmıştı. Böyle asil evlatları olan Türk toplumu, geleceğinden elbette umutlu olacaktır.
Reklam
Bunu okurken gerçekten duygulandım. İşte Türk kadını budur.
13 Ocak 1920 Salı günü yine Sultanahmet Meydanı’nda “İstanbul Türk’ündür ve Türk kalacaktır” mitinginde konuşan Nakiye Hanım; “… Efendiler, size memleketin bir kadını sıfatıyla hitap ediyorum. Fatih’in, Selim’in, Süleyman’ın mezarını, ecdadının ebedi abideleri olan camileri, türbeleri bırakıp çıkacak içinizde bir erkek var mıdır? Ben tasavvur etmiyorum. Çıkmayacaksınız, bırakmayacaksınız. Biz de daima sizinle beraber olacağız, yanınızdan, önünüzden ayrılmayacağız. Hayatından ziyade sevdiği evlâdını vatan sevgisine fedâ eden kadınlarınızın can ile sevdiği İstanbul için canını feda edeceğine elbette inanırsınız… Önümüzde açık iki yol var: Biri, tarihimize şanımızla devam etmek, diğeri gözlerimizle beraber tarihimizi de kapayıp ebediyete götürmektir.” diyerek vatan topraklarının düşmana terk edilmemesini, kadın-erkek birlikte mücadele edilmesini ve gerekirse ölümü göze almaları gerektiğini ifade etmiştir.
Nene Hatun'un Ruslara karşı verdiği vatan hizmeti.
Osmanlı Devleti’nin buhranlı yıllarında Türk milletine örnek olacak kadın kahramanlarımızın sayısı artmıştır. Bunlara verilebilecek belki de en iyi örnek, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda düşmanla kahramanca çarpışan Erzurumlu Nene Hatun’dur. Ruslar, 4 Kasımda Erzurum’un doğusundaki Deveboynu mevkisinde Ahmet Muhtar Paşa kuvvetlerine taarruz
Türk kadının mücadele etkisi.
Tarihin bütün dönemlerinde kadın, başta neslin devamı olmak üzere erkekle birlikte her alanda karşılıklı ilişki içinde olmuş, önemli görevler almıştır. Dünyadaki bütün toplumlarda, belli bir mevki sahibi olan kadın, Türk toplumunda, devletinin ve milletinin varlığını sürdürebilmesinin bir teminatı olduğunu, geçmiş dönemlerden günümüze kadar yaptığı uygulamalarla göstermiştir.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
112 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
"Kahraman Türk kadını sen omuzlarda yükselmeye layıksın."
Mustafa Kemal’in Millî Mücadele’den sonra eşi Lâtife Hanımefendi ile Tarsus’a ilk gelişleri sırasında (18 Mart 1923) bütün halk istasyona toplanmıştı. Caddeler, sokaklar dolmuş, onu bir defa görebilmek saadet ve heyecanı bütün Tarsusluları sarmış, şehre uzanan İstasyon Caddesi geçilemez olmuştu. Gazi Başkomutan, halkın coşkun gösterileri arasında, şehre doğru yavaş yavaş ilerliyordu. Bu anda, bir kadının ayaklarına kapandığı görüldü. Kara, yağız çehreli, iri siyah gözlü bir kadındı bu. Çukurova mücadelesinde ün almış bir Türk kadını: Kara Adile Çavuş. Mustafa Kemal’in çakır gözlerinden iki inci damlası yanaklarına yuvarlandı. “Bastığın yerlere kurban olayım.” haykırışıyla yerde sürünen çavuşu ayağa kaldırdı ve “Kahraman Türk kadını!” dedi “Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üstünde göklere yükselmeye lâyıksın!” dedi. Türk tarihindeki faaliyetleriyle kahramanlığını her alanda ispat eden, Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün de hakkını teslim ettiği fedakâr Türk kadınına 1934 yılında milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Erkeğinin her alanda yanında ve eşiti olan Türk kadını, geçmişte olduğu gibi gelecekte de ortaya çıkabilecek tehlikelere karşı canını, malını, yavrusunu, ülkesini ve her şeyden önemlisi bağımsızlığını müdafaa etmeye devam edecektir.
Milli Mücadele'de Türk Kadını
Milli Mücadele'de Türk KadınıFerhat Uyanıker · Genelkurmay Basımevi · 20191 okunma